27 Eylül 2019 Cuma

Eylül 27, 2019

2019’un En İyi Filtre Kahve Makineleri



Evimizde iyi bir kahve deneyimi yaşayabilmek için sadece çekirdeklerin tazeliği ve hangi profilde kavrulduğuna dikkat etmek yetmeyebiliyor. Bir de hangi makineyi kullandığınız önemli bir etken haline geliyor. 

Elle yapılan kahvelerde kullanılan demleme yöntemlerine kıyasla, bazı kahve makineleri ile kahve hazırlamak; hem daha hızlı hem de daha fazla miktarda kahve demlenebilmesi gibi farklı avantajlar sunabiliyor. 

2019’da yapılan bir çalışmaya göre; sekiz kahve makinesinin teknik özellikleri incelenmiş. Bu süreçte, ortaya çıkan filtre kahvelerin tadımı da yapılarak test edilmiş ve bu makinelerin içerisinde özellikle üç tanesi tadım kalitesi, işleme ve yapım süreciyle ilgili verdiği test sonuçlarına göre; favori makineler olarak seçilmiş.

Bunlardan ilki; el yapımı “Moccamaster”. Test sonuçlarına göre; klasik dizaynı ve olağanüstü kahve kalitesi ile en üst sıralarda yer alıyor. Özellikle yavaş ve çift demleme tekniğiyle kahvenin en ince nüanslarının ortaya çıkmasına izin veren bu filtre kahve makinesini; talepleri, bir kahve deneyiminden en üst seviyede olanlar ve aynı zamanda da kahve tadından az ödün vermek isteyenler için şiddetle önerilen bir model olarak göze çarpıyor. 

İkinci olarak sırada “Wilfa Classic” yer alıyor. Çok doğru bir pişirme tekniği, dengeli ve dolgun yapılı bir tat ve güzel İskandinav tasarımı ile oldukça çekici ve ikna edici duran ikinci bir model olarak ele alınmış. Kahve makinesinde tasarıma çok önem veren ama aynı zamanda kahve kalitesinden de ödün vermek istemeyenler için en doğru seçim olacağını görüyoruz.

Son olarak ise; “Gastroback Design Brew Advanced” özellikle kaliteli kahve tadı sağlamasının yanı sıra; zamanlayıcı ve ölçeklenebilir akış hızı gibi faydalı özellikler de sunarak, en iyi kahve makineleriyle rekabet edebilecek bir konumda yer alıyor.

Makinelerin bir kaçını Amazon’dan satın alabilirsiniz. Biri de Türkiye’de satışı yapılan bir ürün. Ancak diğerleri henüz ülkemize gelmiş durumda değil.


Test Yöntemleri

En popüler ve yaratıcı filtre kahve makineleri arasında bir test yapılarak; bunların arasındaki en iyiler bulunmaya çalışılmış. Makinelerin sadece dizaynına öncelik verilmemiş; aynı zamanda kahvenin hazırlanma methodu, tadı ve her gün kullanılabilirlik açısından kolaylığı da göz önüne alınarak; ortaya çıkan sonuçlar değerlendirilmiş. Bunlarla birlikte; deneyimli kahve tadımcıları ile kahveler denenerek, tadımlar arasındaki farklar da notlar halinde belirlenmiş ve karşılaştırılmış. Bu makinelerin su sıcaklığı ve demleme tekniği; kahvenin kalitesini değiştiren çok önemli faktörlerden biridir. İşte bu bahsedilenlerin hepsi test edilerek birbirleriyle karşılaştırılmış ve ortaya çıkan sonuçlarla birlikte, hepsi için ayrı ayrı yapılan incelemeler değerlendirilmiş. 


Kahvenin Duyusal Değerlendirilmesi 

Bir kahvenin az ya da fazla ekstraksiyona (öğütülmüş kahvenin demleme işlemi sonrası aroma kıvamı) sahip olduğunun belirlenmesi; refraktrometre ile mümkündür. (Az ekstrasyon ekşi bir tat verirken; fazlası ise acı tatlara neden olur). Bu nedenle, bu testte incelenen tüm makinelerde kahve aynı parametrelere göre ayarlanarak; kaydedilen TDS’ler (çözünmüş katı maddeler) birbirleriyle karşılaştırılmasına yoğunlaşılmış. Normalde, filtre kahve makineleriyle yapılmış olan kahvelerden gelen TDS’ler, manuel kahve demleme yöntemiyle yapılanlara göre oldukça kötüdür; çünkü demleme sıcaklığı da ekstrasyon da düzensizdir.


1) Moccamaster KBG 741


Teknik Detay:
-Kapasite: 1.25lt. 
-Materyal: Plastik, alüminyum.
-1 lt için demleme süresi: 5:30 dk.
-Filtre tutucu: Demleme işlemi sırasında erişilebilir.
-Demleme derecesi: 92 - 96°C
-Zamanlayıcı: Yok.
-Portatif ısıtıcı / Derecesi: Evet / 78°C
-İnfüzyon (demleme) tekniği: 9 delikli püskürtme başlığı.
-Fiyat: Üst Segment.


Tasarım ve İşleyiş:
“Moccamaster”, filtre kahve makineleri arasında, zaten tüm zamanların klasiklerinden biri olmuştur ve cam sürahili ya da termoslu şeklinde tercih edilebilecek iki farklı türü bulunur. Cam sürahili versiyonunun önemli bir özelliği; sıcak tutma fonksiyonunun oluşudur. Akıllı portatif ocak sayesinde, kahveyi yakmadan 78°C’de sıcak tutar ve 40 dk sonra otomatik olarak kapanır. Test yapılırken; suyun sıcaklığı yükseltilerek 94°C’ye sabitlenmiş ve 9 delikli püskürme başlığından küçük hamlelerle akan kahvenin demleme anı izlenmiş. Bu işlem sonunda ortaya çıkan kahvenin tadımıyla ilgili olarak; oldukça yumuşak ve dengeli bir öze sahip olduğu belirtiliyor. 

“Moccamaster”ın tüm parçaları yüksek kalitede olup; su tankı dışındakiler çıkarılarak; bulaşık makinesinde yıkanabilir. Su haznesi çıkarılamadığı için; ayrı bir kap yardımıyla doldurabilirsiniz. İki adet düğmesi ile ısıtma plakasının yanında demleme işlemini de kontrol edebiliyorsunuz. Dahili damlama durdurucu; demleme sürahisini yerinden çıkarırken; ısıtıcıya, kahvenin damlamasını engelliyor. 


Tat:
Yavaş demleme işleminin olumlu farkı; tadım sırasında anlaşılan ve kalite farkı açısından kesinlikle bir kanıt niteliğindedir. Test esnasında bu makine için kullanılan kahve çeşitlerinden, meyvemsi hafif olanlar kadar koyu kavrulmuş olanın verdiği sonuçlar da oldukça tatmin edici olmuş. Özellikle meyvemsi kahvenin en ince nüansları, büyük miktarların hazırlanmasında daha belirgin olarak ortaya çıkmış. Sonuçta ortaya çıkan kahvenin tadı oldukça dengeli ve elde hazırlanan filtre kahve ile arasındaki farkın yok gibi olduğu belirtiliyor. Küçük porsiyonlarda ise; biraz dengesizlikler farkedilmiş olsa da; yine de keyifli olduğuna kanaat getirilmiş.


Sonuç:
“Moccamaster” aslında elde demlenerek üretilen bir kahvenin kalitesi kıvamında olan filtre kahveler demleyebiliyor. İyi dizayn önemlidir ancak işlevsellik kadar değil. Bu açıdan bakıldığında; “Moccamaster” ile seçim yapmak zorunda kalmıyorsunuz. Bu makineler; Hollanda’da test edilmiş ve elde üretilen makinelermiş. Kolaylık olması açısından da; 5 yıl garanti gibi uzunca bir süre güvence de vermişler. Manuel demleme yöntemlerine kıyasla, yüksek fiyatına rağmen, elle demleme yöntemini aratmayacak özellikleriyle, alternatif olması açısından iyi bir rekabet sağlıyor. Her mutfağa iyi şekilde adapte olacağını ve yıllarca günlük kullanım sıklığından sonra bile özelliklerinin bozulmadan kullanılabileceği düşünülüyor.


2) Wilfa Classic CMC - 100


Teknik Detay:
-Kapasite: 1 lt.
-Materyal: Paslanmaz çelik, plastik
-1 lt. için demleme süresi: 6 dk.
-Filtre tutucu: Demleme işlemi sırasında erişilebilir.
-Demleme derecesi: 92 - 96°C
-Zamanlayıcı: Yok.
-Portatif ısıtıcı / Derecesi: Evet / 80°C
-İnfüzyon tekniği: 9 delikli püskürtme başlığı.
-Fiyat: Orta segment.


Tasarım ve İşleyiş:
“Wilfa Classic”in dizaynı şüphesiz ki göze çarpan ilk detaylarından. Zarif İskandinav tasarımı ve yüksek kaliteli işçiliği ile her mutfakta göze çarpan bir kahve makinesi olmasına olanak sağlıyor. Makinede açma-kapama düğmesi ile kesintisiz debi ayarı için yönlendirme ölçeğine sahip bir regülatör bulunmakta. Bu, daha az miktarda kahve demlemeyi sevenler için (0.5l) kullanım açısından bir avantaj. Otomatik damlama önleyici sistemi olmasa da; manuel olarak regülatör yardımı ile filtre tutucusundaki akışı kapatabiliyorsunuz. Filtre tutucu; doldurulmak için yerinden çıkarılabilir ancak bunu yaparken nazik davranmakta yarar var. Çıkarılabilir tüm parçalar ise bulaşık makinesinde yıkanabiliyor. Öğütülmüş kahve, 9 delikli püskürtme başlığı sayesinde, 96°C’lik su sıcaklığı ile nemlendiriliyor; böylece yumuşak ve düzgün bir özüt elde edilebiliyor. 


Tat:
“Wilfa Classic CMC-100” oldukça dengeli ve nüanslı filtre kahveler demliyor. Özellikle de en küçük demleme miktarının en tatmin edici olanı olduğu düşünülüyor. Çünkü bu şekilde demlenen kahve, akış düzenleyiciden oldukça yavaş geçerek, çok dengeli bir lezzet sağlıyor. 


Sonuç:
“Wilfa Classic CMC-100” şık ve sade tasarımını, mükemmel bir kahve tadımı deneyimi ile birleştiriyor. 0.25lt’den 1lt’ye kadar ayarlanabilir bir ölçeğe sahip olmasından dolayı; en az miktarda yapılan kahvelerde bile harika tadımlı kahveler sunabiliyor. Yapılan bu test esnasında ayrıca anlaşılıyor ki; akışı, ölçeklemenin normalde önerdiğinden biraz daha açık bırakarak ayarlanması daha pratik oluyor çünkü aksi takdirde akış hızı çok fazla düşürülünce kahve fazla *ekstrakte edilmiş oluyor. Test esnasında görünen tek olumsuz yanı ise; demleme kapağının dizaynı olduğu söylenebilir. Çünkü, küçük bir miktar kahvenin daima demleme kabının içerisinde kalacak şekilde bir dizaynı olduğu tespit edilmiş. 

*kahve ekstraktı: Kavrulmuş kahve çekirdeklerinin su kullanarak ekstrakte edilmesi; -kahvedeki çözünemeyen maddeler ile çözünebilir ve aromatik bileşenleri içererek ortaya çıkan konsantre ürün-


3) Gastroback Design Brew Advanced


Teknik Detay:
-Kapasite: 1.25lt.
-1lt için demleme süresi: 5:30dk.
-Demleme derecesi: 96°C
-Portatif ısıtıcı / Derecesi: Evet / 80°C
-Materyal: Paslanmaz çelik, plastik.
-Filtre tutucu: Demleme işlemi sırasında erişilebilir.
-Zamanlayıcı: Var
-İnfüzyon tekniği: 8 delikli püskürtme başlığı
-Fiyat: Orta segment.


Tasarım ve İşleyiş:
Gastroback’in “Design Brew Advanced” kahve makinesi yapısı ve dizaynı açısından “Moccamater”a oldukça çok benziyor. Püskürtme başlığından demleme kabına kadar bir çok benzerlikle karşılaşılıyor. Parçaların her biri oldukça sağlam şekilde üretilmiş ve birbirine sağlam bir şekilde iyi oturuyor. Tasarımı oldukça modern ve zayıf olan bu makinenin sadece mavi LED  ekranı biraz fazla parlak görünüyor. Gastraback’de de; tıpkı “Wilfa Classic”tekine benzer bir şekilde, bir akış regülatörü bulunmakta ve kullanımı oldukça kolay. Filtre kısmı ise doldurma ve temizleme açısından kolayca çıkarılabiliyor. Entegre halde bulunan zamanlayıcı fonksiyonu ise; özellikle taze çekilmiş kahve kokusuyla uyanmak isteyenler için muhteşem bir özellik olarak yerini alıyor. Tüm çıkarılabilir parçaları ise bulaşık makinesinde rahatlıkla yıkanabiliyor.


Tat:
Özellikle akış tamamen açık olduğunda; kahve tadımından en iyi zevki alabileceğiniz makinenin Gastroback olduğu belirtiliyor. İyi bir yoğunlukla, aromatik tatlarını net alabildiğiniz bir filtre kahve deneyimini size sunabiliyor.


Sonuç:
“Gastroback Design Brew Advanced” ile oldukça iyi kahveler demlenebilirken; aynı zamanda kullanıcıya oldukça kullanışlı özellikler sunabilmesi açısından; oldukça iddialı. Sabit pişirme sıcaklığı ve zamanlama özelliği altı çizilen ve göze çarpan özelliklerinden. Filtre tutucusundaki akış kontrolünün ise; test sırasında oldukça hassas olduğu görülmüş. Çünkü, ölçekteki ufacık bir azalma ile bile akış hızı büyük oranda azalıyor. Sonuç olarak; kahvenin demlenmesi biraz uzun sürebildiği için tadı da biraz koyu ve acı olabiliyor. 


Bu ilk üç kahve makinesinden sonra diğer alternatiflere geçelim…


4) Wilfa Svart Optimal WSO 1


Teknik Detay:
-Kapasite: 1.25lt.
-1lt için demleme süresi: 6dk.
-Demleme derecesi: 92 - 96°C
-Portatif ısıtıcı / Derecesi: Evet / 79°C
-Materyal: Paslanmaz çelik, plastik.
-Filtre tutucu: Demleme işlemi sırasında erişilebilir.
-Zamanlayıcı: Yok.
-İnfüzyon tekniği: 4 delikli püskürtme başlığı
-Fiyat: Üst segment.


Tasarım ve İşleyiş:
Küçültülmüş, zarif ve İskandinav tasarımı ile işlevsel yapısı ve yüksek kalitesiyle verdiği his; “Wilfa Svart”ı gerçekten göz alıcı yapıyor. Makineyi çalıştırmak ve portatif ısıtıcısını aktifleştirmek için sadece bir adet düğmesi var. Entegre bir damla engelleyicisi olduğundan dolayı; demleme sürahisi çıkarıldığında, filtre kısmından buraya kahve sızmıyor. Filtre cihazı hassas bir şekilde çıkarılabilir. Bu kısmın doldurulması, temizlenmesi kolay ve bir vidalı kapak barındırıyor ancak damlamayı durdurucu tertibatı nedeniyle masaya çok da kolay yerleştirilemiyor. 


Tat:
Sabit demleme sıcaklığı ve suyun kademeli olarak salınması; aroması açısından çok dengeli bir tadıma ve iyi çekilmiş bir kahve olmasına olanak sağlıyor. 


Sonuç:
Çarpıcı tasarımına ek olarak; demleme sıcaklığı da etkileyici ve başlangıçtan itibaren sıcaklığı 96°C derecede sabit tutabiliyor. Fakat, kardeşi “Wilfa”da olduğu gibi; demleme kabından az da olsa bir kahve tortusu her zaman bırakıyor. Bu testteki en pahalı kahve makinesi olarak tespit edilen “Wilfa Svart”, aynı zamanda uzun bir süredir artık üretilmeyen de bir makineymiş. Bu nedenle çoğunlukla, bu makineden hoşlananlara, bir kaç ayrıntısı dışında, alternatif olarak “Wilfa Classic CMC-100” öneriliyor.


5) Bonavita BV1500TS


Teknik Detay:
-Kapasite: 1.25lt.
-1lt için demleme süresi: 5:30dk.
-Demleme derecesi: 92 - 96°C
-Isıtıcı yöntemi: Termos.
-Materyal: Paslanmaz çelik, plastik.
-Filtre tutucu: Demleme işlemi sırasında erişilemez.
-Zamanlayıcı: Yok.
-İnfüzyon tekniği: 11 delikli püskürtme başlığı
-Fiyat: Orta segment.


Tasarım ve İşleyiş:
Bonavita diğer makinelerle kıyasladığımızda daha küçük ve tüm dizaynı da oldukça minimal olmasına karşın; oldukça kullanışlı. Kapağı fırçalanmış alüminyum ve plastikten yapılmış. Filtre tutucusu, doğrudan demleme düzeneğinin altına asılıyor ve termos şişesine yerleştiriliyor. Bu durum, kahve cezvesinin zamanından daha erken yerinden ayrılmasını önlüyor. İlk su döngüsünden sonra ise; öğütülmüş kahvenin filtre tutucuda bir kaşıkla karıştırılması mümkün değil. Bu işlem kahve özünün daha dengeli olması için desteklese de ilk su döngüsü başladıktan sonra bunu yapamıyorsunuz. Tüm çıkarılabilir parçaları diğer makinelerdeki gibi bulaşık makinesinde güvenle yıkanabiliyor.


Tat:
Özellikle çok kavrulmuş çekirdeklerle çekilmiş kahveyle demlenenler; ikna edici. Makine; kahvenin aromasını yeteri kadar veremediğini hissettirmesine rağmen; yine de iyi bir sonuç verdiğini söylemenin mümkün olduğu görülüyor. 


Sonuç:
Yer tasarrufu sağlayan tasarımının yanı sıra; “Bonavita”, demleme teknolojisi konusunda eşsiz olarak nitelendiriliyor. Test edilen makinelerin arasında, bir çeşit ön demleme tekniğine sahip tek makinedir. Su başlangıçta oldukça küçük miktarlar halinde ilave edilir; fakat maalesef, kalan kahve telvesi bir sonraki demleme işleminde artık karıştırılamaz. Yerden tasarruf etmek ve kahvenin tadından mümkün olduğu kadar az ödün vermek isteyenlere önerilen bir makine olduğu yönünde tespit yapılmış. Makine, kahvenin aromasını hissettirmeye yeteri kadar izin veren bir sonuç çıkaramasa da; yine de tadının güzel olduğu düşünülüyor.


6) Severin Cafe Caprice


Teknik Detay:
-Kapasite: 1lt.
-1lt için demleme süresi: 8:30dk.
-Demleme derecesi: 90 - 100°C
-Depolama yöntemi: Termos.
-Demleme yöntemi: Elektrikli ısıtıcı.
-Materyal: Alüminyum, plastik.
-Filtre tutucu: Demleme işlemi sırasında erişilemez.
-Zamanlayıcı: Yok.
-İnfüzyon tekniği: Tekli püskürtme başlığı.
-Fiyat: Orta segment.


Tasarım ve İşleyiş:
“Cafe Caprice”in tasarımı; küçültülmüş ve yer tasarrufu sağlaması açısından göze çarpıyor. Parçalarının işçiliği daha sağlam ve kaliteli olabilirdi diye düşünülüyor. Kullanımı oldukça kolay görünen bu makinede, tasarımı nedeniyle, öğütülmüş kahvenin sıcak suyla buluşmasından sonra, filtresinin içinde karıştırılmasına izin verilemiyor. Termos şişesi ise; filtre tutucusundan bağımsız olarak çıkartılabiliyor. 


Tat:
Özellikle daha koyu kavrulmuş çekirdeklerden öğütülmüş bir kahveyle daha güçlü ve dolgun filtre kahveler sunabiliyor. Testte; tadım sırasında, acı tatlar not olarak çıkartılmış ve bazen de biraz cılız tatlar tespit edilmiş. Bu yüzden, bu makineyle yapılacak filtre kahveler için; çekirdeklerin, diğer makinelere kıyasla biraz daha fazla öğütülmesi öneriliyor. 


Sonuç:
“Cafe Caprice”, testteki diğer makinelere göre oldukça kötü bir puan almış. Fiyat sınıfına da bakılırsa; çok daha yumuşak ve sabit bir sıcaklığı koruyarak kahve yapabilen alternatif makineler olduğuna kanaat getirmişler. Çünkü bu makinede 90 ile 100°C derece arasında gidip gelen sıcaklıklar ölçülmüş. Bu dalgalanma, kaçınılmaz olarak kahve tadının üzerinde olumsuz bir etkiye neden olmuş. Diğer bir problemi ise; suyun tek delikten dökülmesi olduğu söyleniyor. Bu durum, kaçınılmaz olarak kahvenin tadını dengesizleştiren bir etmen olarak ele alınıyor. 

Bir diğer dezavantajı ise; demleme işleminin süresi. Çünkü, suyun kaynatılma süresi demleme işleminin tamamını da büyük ölçüde uzatıyor. Genel olarak, diğer kahve makinelerinin; kahvenin özünü daha iyi ifade edebildiği ve tadını daha dengeli bir şekilde ortaya çıkardığı görülmüş. Bu tabiki daha iyi ve kaliteli bir filtre kahve içimi deneyimi sunulmasına neden oluyor.


7) Melitta Aroma Elegance Deluxe


Teknik Detay:
-Kapasite: 1.2lt.
-1lt için demleme süresi: 5dk.
-Demleme derecesi: 94°C
-Portatif ısıtıcı / Derecesi: Evet / 80°C
-Demleme işlemi: Çabuk su ısıtıcı.
-Materyal: Alüminyum, plastik.
-Filtre tutucu: Demleme işlemi sırasında erişilemez.
-Zamanlayıcı: Var.
-İnfüzyon tekniği: 7 delikli püskürtme başlığı.
-Fiyat: Orta segment.


Tasarım ve İşleyiş:
“Melitta Aroma Elegance” tasarım açısından olağanüstü olarak değerlendiriliyor. Köşeli yapısı nedeniyle; kolayca bir köşeye yerleştirilebiliyor. Malzemeleri ise; makineye oldukça kaliteli bir hava katıyor. Ayrıca testi yapanlar; makinenin kullanıcı dostu olduğu konusunda hem fikir. Açıkça seçilebilen tuşları ve yüksek kaliteli paslanmaz çelik yapısı bu durumu destekliyor. Olumlu açıdan söylenebilecek en güzel özelliği; çıkarılabilir olan su deposudur. Böylece doldurma yapmak için başka bir kaba ihtiyaç duyulmaz. Yapısı nedeniyle, demleme işlemi sırasında filtre tutucu kapandığından; kahve telvesi kaşıkla dağıtılamıyor. Ayrıca, demleme işlemini önceden planlamanızı sağlayan bir zamanlayıcı işlevi olması oldukça güzel bir özellik olarak değerlendiriliyor. Yine de; mümkün olan en iyi tat için kahveyi her zaman taze hazırlamanız önerilir. 

Bir diğer olumlu yanı ise; makinenin ne zaman kirecinin temizlenmesi gerektiğini gösteren bir göstergesi olmasıdır. Ancak, su sertliği bölgeden bölgeye değişebilen bir özellik olduğu için; kireç çözme belirtisini kendiniz kontrol etmeyi ihmal etmemeniz öneriliyor. 


Tat:
Bu makine ile yapılan kahvelerin tadı; diğer makinelerle kıyaslayınca, biraz daha az güçlü ve nüansları daha az bulundu. Bu durum gösteriyor ki; kahveyi çok hızlı veya düzensiz bir öz ile ortaya çıkarıyor. Yine de; tadını kısmen de olsa dengeli diye tanımlayabildikleri görülüyor. 


Sonuç:
Her ne kadar tadıyla ilgili yeterince tatmin edici bulunamasa da; kaliteli ve sıra dışı bir tasarım sunmasıyla birlikte; iyi bir filtre kahvesi üretildiğine kanaat getirilmiş. Fakat, supapların düzeninin ideal olmaması yüzünden; filtrenin bir tarafının daha fazla ıslandığı fark edilmiş. “Moccamaster” gibi diğer kahve makineleri ise; öğütülmüş kahvenin üzerine suyu daha eşit şekilde dağıtabiliyor. Bu açıdan değerlendirildiğinde; bu testin içerisinde, özellikle güçlü ve koyu kahve çekirdekleri kullanılan kahve makineleriyle, belki, bir yarışa tabi tutulabilir. 


8) Philips HD5408 / 20


Teknik Detay:
-Kapasite: 1lt.
-1lt için demleme süresi: 13dk.
-Demleme derecesi: 84 - 99°C
-Portatif ısıtıcı / Derecesi: Evet / 77°C
-Demleme işlemi: Elektrikli ısıtıcı.
-Materyal: Plastik.
-Filtre tutucu: Demleme işlemi sırasında erişilemez.
-Zamanlayıcı: No.
-İnfüzyon tekniği: Tekli püskürtme başlığı.
-Fiyat: Alt segment.


Tasarım ve İşleyiş:
Kule gibi bir tasarımı olan bu makine, herhangi bir mutfakta yer tasarrufu sağlaması açısından kullanışlı ancak yine de makinenin 51 cm kadar olan yüksekliği göz önünde bulundurulmalıdır. Makinenin duruş dengesi özel tasarımından kaynaklı olarak özellikle su kaynarken; oldukça sallanıyor. Cam depolama alanı özellikle düz ama 1 lt’ye kadar filtre kahveyi bünyesinde tutabiliyor. Tek bir buton ile demleme işlemi başlatılıp; portatif ısıtıcı açılabiliyor. Bu modelde de tasarımı nedeniyle, demleme işlemi sırasında, öğütülmüş kahvenin filtre tutucu içerisinde karıştırılması mümkün değildir.


Tat:
Test edilen diğer makinelerle karşılaştırıldığında; bu marka ve model test edenleri ikna edememiş. Demleme işleminde, kahve önce çok sıcak su ile sonunda ise çok soğuk su ile demleniyor. Daha güçlü, koyu kavrulmuş çekirdekler kullanılması ve bu çekirdeklerin normalden biraz daha fazla öğütülerek demleme işlemine geçilmesi tavsiye ediliyor. Demleme yöntemi açısından pek ideal olmasa bile; koyu kavrulmuş güçlü kahve çekirdekleri ile yapılan bir kahve, hala iyi bir sonuç verebilir diye düşünülüyor.


Sonuç:
Demleme işlemi oldukça uzun sürmüş; çünkü makinedeki su tek bir delikten kahveye dökülmeden önce suyun kaynaması bekleniyor. Bu nedenle ekstrasyonun oldukça dengesiz olduğu belirtilmiş. Tasarımı nedeniyle sıra dışı ve genişlik açısından tasarruf sağlayabilir. Bu nedenle, denge sorunuyla birlikte gelen bir problemi olsa da; yeri kısıtlı mutfaklar için hala değerlendirmeye değer bir üründür. Test edilen kahve makineleri arasında en ucuzudur. Filtre kahve yapmaya başlangıç modeli olması açısından; ilginç bir seçim olabilir.

26 Eylül 2019 Perşembe

Eylül 26, 2019

Kahve ve Üretkenlik

Kahve ve Üretkenlik


Çoğu insan kahveyle, hızlıca ayılıp güne adapte olur veya yorgunluğunu hızlıca atabilir. Bazılarımız için ise işin başında uyanık kalmamıza yardımcı olur. Bununla birlikte, bir yere bağlı olmadan çalışan ‘freelancer’lar ve ev ortamında ‘home office’ olarak işini sürdüren çoğu insan da; çalışmalarını kahve dükkanlarının atmosferinde bir bardak kahve eşliğinde sürdürebiliyorlar. 

İnsanların gerçekte aradıkları şeyin ise; kahvenin içindeki kafein olduğu bir sır değil. Bazıları için kahvenin aroması ve belki de kokusu keyif alınan bir içecek olmasına nedendir ancak düşünülünce en çok tercih edilmesi; kafeinin insan üzerindeki etkisidir. 


Kafeinin Çalışma Mantığı


‘Adenozin’ (reseptör molekül) gün boyunca nöronlar tarafından üretiliyor ve üretildikçe sinir sisteminizin sakinleşmesini sağlıyor. Normalde nöronlar uyanıklığımız esnasında oldukça yüksek bir hızla çalışırlar. İşte bu çalışma sırasında, Adenozin bir yan ürün gibi üretilir. Belirli bir düzeyin üzerine çıktığında ise; uykulu hissederiz ve vücudumuz bize dinlenmen gerekiyor uyarısını verir. 

Kafeinin ise; en fazla etkileşimde olduğu Adenozin reseptörü; A1’dir. Tam bu noktada kafein, vücudumuza girdiği anda, bu reseptörlere bağlanır ve kafeinin Adenozin’e olan benzerliği nedeniyle reseptörler bunu gerçek sanarak hemen kabul eder. Böylece, Adenozin’deki gibi, bu reseptörler aktif hale gelmeyip; tam tersine, bir süre boyunca etkili bir şekilde onları engellemeye programlanıyor.

Çoğu kahve içicisi bilir ki; zamanla vücudunuz bu tür etkilere tolerans geliştirir. Yani, uykunuzu açan bir bardak kahvenin etkisi bir süre sonra giderek azalmaya başlayabilir. Ya da odaklanmanıza katkı sağlamak için almak istediğiniz bir miktar kafeinin etkisi eskisi gibi olmayabilir. Daha önceki etkiyi kahveden veya kafein kaynaklı başka bir maddeden alabilmeniz için; daha fazlasını içmeniz gerekebilir. Ya da öğleden sonra bir baş ağrısıyla baş başa da kalabilirsiniz. Bu tür etkiler kişiden kişiye göre, kafein tüketimi sıklığıyla ilgili olarak değişkenlik gösterir.


Üretkenliği Nasıl Etkiler?


Kafeinin çok güçlü bir uyarıcı olduğunu anlamak zor değildir. Sayısız araştırma sayesinde; küçük dozlarda alınan kafeinin bile inanılmaz derecede etkili olabileceğini ve kısa bir süreliğine bile olsa, vücudunuzda enerji ve uyanıklık artışı sağladığını öğrenebiliyoruz. Ayrıca, diğer şeylerin yanı sıra; refleks ve bilişsel performansımıza, kısa süreli hafızamıza, odaklanma kabiliyetimize olumlu yönde katkı sağlıyor. Bunlarla birlikte, herhangi bir başka madde gibi; kafeinin insan üzerindeki etkisi, daha önce de değindiğimiz gibi kişiden kişiye göre değişebilir. Bu değişimi etkileyen şey kafein alımının miktarına, günün hangi saatinde alındığına ve kişilerin vücut yapısı, yaşı ile uyku kalitesine bağlı olarak değişkenlik gösterebilir. Tıpkı bunun gibi, kişisel üretkenliğimize olan katkısı da herkese göre farklıdır. 

Eğer, çok az kahve içen ya da daha önce hiç içmemiş veya çok az kafein tüketen biriyseniz; çok az miktarda kafein tüketseniz bile; bunun sizin için oldukça büyük bir etkisi olabilir. Kafeinin yukarıda belirttiğimiz yararlı etkilerinin çoğunu yaşayabilirsiniz. Enerji patlaması yaşayabilir; kuvvetli bir odaklanma hissedebilirsiniz. Kendinizi, her zamankinden çok daha fazlasını yaparken bulabilirsiniz. Eğer çok fazla kafein aldıysanız; kafeinin istenmeyen etkileri vücudunuzda görünür hale gelebilir. Düzenli kafein içenler de bile, aşırıya kaçtıklarında, kalp çarpıntısı ve mide rahatsızlıkları yaşanabilir. 

Vücutta, bir Adenozin inhibitorü olarak hareket eden kafein; ayrıca uyku düzeninize ve programınıza zarar da verebilir. Kafein alımınızı gün geçtikçe arttırırsanız; ister aynı anda iki bardak kahveyi içebilecek durumda olun, isterseniz kafein alımında yeni olun farketmez; normal saatinizde uykuya dalmakta zorlanabilirsiniz. Ancak bu durum yine de herkesi farklı şekilde etkilemektedir. Eğer; kahvede bulunan kafein uykunuzu olumsuz yönde etkilediyse, ertesi günkü verimliliğinizi de olumsuz yönde etkileyebilir. Bu açıdan değerlendirildiğinde, kahvenin gün içindeki üretkenliğinize olumsuz etkisi olacaktır. Eğer düzenli bir kahve içiciyseniz, bir günde bir bardaktan daha fazla kahve içseniz bile; üretkenliğinize yine fazla bir etkisi olmayabilir. Sanki ani bir enerji patlaması yaşıyormuş gibi hissetmeniz veya yapılacaklar listenizi benzersiz bir odaklanma ile hazırlamanız; tamamen bir plasebo etkisinden başka bir şey olmayabilir.

Bazı insanların, her sabah kahve içmeden; hatta bir değil; iki bardak kahve içmeden açılamadıklarını söylüyor olması gerçeklikten uzak değildir. Çünkü, özellikle kahve bağımlıları için, bir bardak ya da daha fazlasını içmek günlük bir kural haline gelmiştir. Kafein alımı, süreçte onların üretkenliklerini arttırması olarak tanımladıkları şey haline dönüşür. Tabiki, kafein alımına yabancı olmasan bile; kafeinden alınan etkiyi arttırmak imkansız da değildir. Fakat bilinçaltı; senin için mümkün olduğu kadar; üretkenliği kahve ile ilişkilendirir. Kahve içmenin daha çok şey yapmanıza olanak sağlayan başka nedenleri de vardır. 

Örneğin; kendimizi yorgun hissettiğimizde bir fincan kahve ile hızlıca kendimize geldiğimizi; hatta ikinci bir bardak daha içerek iyice enerjik hissettiğimizi biliriz. Ancak bunun dışında bir de, oturduğumuz kahve dükkanlarının atmosferiyle birlikte içtiğimiz kahvelerin, çalışmamıza olumlu etki yaptığını ve daha iyi odaklanmakla ilgili destek olduğunu da deneyimlemişsinizdir. Belki de bitiremediğiniz bir takım işleri, bilgisayarınızı yanına alıp, bir kahve dükkanında geçirdiğiniz zaman içerisinde hızlıca halletmişsinizdir. 

Araştırdığımızda görüyoruz ki; tanınan ünlü dehalar, Bach, Balzac, Voltaire gibi bir çokları; kahveden oldukça hoşlanırlarmış. Ancak yaptıkları işlerde daha iyi olmak adına kahveden destek aldıklarını söylemek pek mümkün olmaz çünkü yapılan çalışmalar göstermiştir ki; kahve sadece belli türdeki işler üzerinde verim artışı sağlamaktadır. Soyut düşünce gerektirmeyen; daha çok tek düze olan işler için kendimizi yorgun hissettiğimizde içtiğimiz kahveyle yorgunluğumuzu atıp daha verimli olabildiğimiz ve işteki verimi arttırabildiğimiz doğrudur. Bazen ise; ezberleme konusunda, bildirimsel hafızaya katkısı olabilmektedir. Bu açılardan bakıldığında, aslında verimlilikten ziyade belki de süreçteki hızı arttırdığına yönelik bir destek sağladığını söylemek doğru olacaktır.

Bunun dışında, bir çok etkisinin anlaşılması için; insan üzerindeki fizyolojik ve psikolojik etkileri hala bilim çevreleri tarafından araştırılmaya devam ediliyor.


Sizin İçin Hangisi Daha İyi Keşfedin


Aslında, bu konuyla ilgili ne kadar çok şey okursanız okuyun, ne kadar az gerçek olduğunu farkedeceksiniz. Bu, kahve ya da kafein üzerinde yapılan neredeyse sonsuz sayıdaki çalışmaların birbiriyle çelişebilen sonuçlarına ve her ikisinin de vücutta farklı bireysel tepkimeler vermesine bağlanabilir. 

Kahvenin, ortalama bir içecek olarak; bir avuç dolusu yararları olan sağlıklı bir içecek olduğunu söylemek abartı olmaz. Bu içecek antioksidanlarala doludur. Parkinson ve Alzheimer riskini azaltmayla birlikte; tip 2 diyabet riski ile savaşır ve karaciğer için mükemmeldir. Ancak tabiki aşırı tüketimi oldukça kötü etkilere de sebep olabilir. Örneğin; Mark Heid, Tİme’da yazdığı bir yazıda; yüksek miktarda ‘cafestol’ barındıran Espresso gibi filtresiz kahvelerin tüketimiyle LDL kolesterolün yükselebileceğini bize hatırlatıyor. 

Bu nedenle en güzel tavsiye, yavaştan alarak; tek bir fincan kahvedeki yaklaşık 90 ile 200 mg arasında değişen kafeine vücudumuzun nasıl tepki verdiğini deneyimleyerek; süreçte kendimizi ve vücudumuzu gözlemlemek. Vücudunuzun kaç bardak kahveye nasıl tepki verdiğini bu şekilde farkederek; günlük kafein alım miktarınızı buna göre ayarlamanız; kahve tüketim miktarınızla ilgili verilebilecek en iyi tavsiye olacaktır. Tek bir bardak kahve miktarı bile vücudunuzda size fazla gelecek bazı tepkimelere neden olduysa; ılık bir bardak çay ile idare edin derim. Eğer tersine yeterli gelmediyse; kahvenize bir shot daha Espresso ekleyerek kafein alımınızı deneyimleyin. Günde 400 mg’a kadar olan miktarın yetişkinler için kabul edilebilen bir düzey olduğu söylense bile; bu miktarın herkes için geçerli bir sınır olmadığını artık anlayabiliyoruz. 

Tüm bunların yanında, düzenli bir kahve içiciyseniz ve bir fincan kahveden aldığınız etkinin azalmaya başladığını hissediyorsanız; öğleden sonra kafeinsiz kahve veya yeşil çay gibi alternatifleri deneyimleyebilirsiniz. Hem kafeinsiz kahve hem de çay çeşitleri hala bir miktar kafein içerir ancak tabiki standart bir kahvenin barındırdığı miktardan çok daha düşük miktardadır. 

Çok büyük bir kahve hayranı ve zaman zaman çay içicisiyim. Üretkenlik ve uykudan ayılmak için çoğunlukla kahvenin bana eşlik etmesini çok seviyorum. Ancak buna rağmen; gerçek anlamda bir dinlenmenin, anlık kahve içimiyle gerçekleşmeyeceğinin ve gerçek bir dinlenmenin yerini hiç bir şeyin tutamayacağını da bilmekteyim. Kahvenin yetersiz bir uykuyla sizi bir kaç gün idare edeceğine ve destekleyeceğine güvenmek; kısa vadede yardımcı olacaktır ama sonunda sağlık açısından durumu daha da kötüleştirecektir. Örneğin; geri çekilme etkisinden, baş ağrısına; dahası uykuyla ilgili ciddi sorunlar çekmenize kadar bazı durumları dengesizleştirebilir. Bu yüzden dinlenmek ve ayılmak için kahveye tamamen güvenmek doğru olmayacaktır.


Kahve ve Kafeine Alternatifler


Açıkçası, verimlilik artışını sağlamak için, kahve dışında başka yolları deneyimlemek de mümkün. 

Spor yapabilmek, kısa bir yürüyüşe çıkabilmek gibi aktiviteler de; zihninizi tazelenmiş ve çalışmaya dönmeye kendinizi hazır hissetmenizi sağlayacak yeterli dinlenmeyi sağlayabiliyor. Buna yoga ve meditasyon gibi sihirli aktiviteler de dahil.

Gün içinde kısa kestirmelerin yapılması da benzer etkilere neden olabiliyor. Özellikle REM uykusunu alabildiğiniz kestirmelerle; faydalı bir geri dönüş enerjisi ve yaratıcılığın korunması sağlanabilir. Biliyoruz ki; uykunun günlük verimimize olumlu anlamda ne kadar etki edeceği aslında REM sırasında geçirdiğimiz süreçle ilgilidir.

Bunlarla birlikte, bir çikolata aşığıysanız sizinle iyi bir haberi paylaşalım. ScienceDaily’deki 2007’den bir araştırmaya göre, çikolata; beynin önemli alanlarına iki veya üç saat boyunca kan akışının artışını sağlayabiliyor. Böylece, gün içinde yediğimiz bir parça çikolata ile de motivasyon ve verimliliğimizi arttırmamız mümkün görünüyor.

Belki bazılarımız, bilgisayarlarımızda kullandığımız bazı uygulamalarla yine verimlilik artışı sağlıyordur. Mesela, çalışma başında ne kadar süre kaldığınızı takip edebilen ve sizi yönlendiren uygulamalarla kendi verimliliğinizi takip etmek gibi…

Benim için sanırım en çok, mekan değişikliği ile kendime hareket katmak etkili oluyor. Bir kahve dükkanına gidip çalışmak ya da sadece oturduğum kanepeden kalkıp masama geçmek; belki bir manzara değiştirmek; verimi arttırmayı sağlayabiliyor. Ancak, tüm bunların yanında, kahve mutlaka bana her zaman eşlik ediyor oluyor.

Kokusu ve tadıyla bizi motive eden kahvenin, aslında bir miktar bağımlılık da yapabildiğini yazımızda ayrıca anlatmaya çalıştık. Bu açıdan değerlendirirsek; verimliliği arttırmak için tabiki sadece kahveye bağlı kalmak veya onsuz yapamayacağımızı düşünmek biraz saçma olacaktır. Ancak; yine de, sağlığınızı olumsuz yönde etkilemiyorsa; olumsuz etkilerini vücudunuzda gözlemlemiyorsanız; bu keyifli içecekle işlerinizi daha odaklı, hızlı ve verimli şekilde hallettiğinizi de görebilirsiniz.

Özetle; kafeinin günlük hayatımızdaki işlerde verim artışına yönelik kesin bir şeyler söylenemese de; hız artışıyla ilgili, yeteneklerimiz doğrultusunda destekleyici olduğunu söylemek mümkün görünüyor. Yine de herkesin üzerindeki etkisinin farklılığı nedeniyle; hala tam olarak kesin bir şeylerden bahsetmek yerine; bu etkilerin ‘çoğunlukla’ böyle olduğunu söylemekte fayda var.

24 Eylül 2019 Salı

Eylül 24, 2019

Askıda Kahve


Kulağa güzel gelmiyor mu?

Askıda” uygulaması dünyanın bir çok yerinde uygulandığı gibi; son senelerde Türkiye’de de üniversite öğrencilerine yönelik iyi işleyen bir uygulama oldu. Askıda yemek ile başlayan girişim, askıda kıyafet, askıda bilet şeklinde kendini devam ettirmeyi başardı. 

Sosyal medyanın belki de en büyük etkilerinden biri; insanlar arasındaki yardımlaşmaya ve dayanışmaya olan yadırganamayacak katkısıdır. “Askıda" yaklaşımıyla ise; aslında insanlar arasındaki yardımlaşma bilinci tek bir çatı altında toplanmış oldu.  

Bilmeyenler için kısaca anlatalım. “Askıda” uygulamaları ile, yemediği yemeğin parasını ödeyerek üniversite öğrencilerine yemek ısmarlamak, gitmeyeceği bir tiyatro biletinin ücretini ödeyerek bu öğrencilerin oyuna gitmesini sağlamak gibi bir yaklaşım söz konusu. Bunun paralelinde, toplumun çeşitli kesimlerince “askıda ekmek” gibi uygulamalar da başlatıldı. Kısacası bu tür uygulamalarla imkanı olmayan bir kesime aslında maddi ve manevi destek sunulmuş olmakta.

Ancak ülkemizde kahve için böyle bir uygulama henüz geliştirilmiş değil. Aslında “askıda kahve” gibi bir uygulamanın hayata adapte edilmesi oldukça keyifli insan ilişkilerine neden olabilir. Tabiki alternatif kahve türleri, bizim ülkemizde son zamanlarda yeni yeni kendini belli etmeye başladı ve belki de yurt dışındaki bir çoğuyla karşılaştırdığımızda, ülkemizde bir bardak kahveye ödediğimiz ücret çoğu insan için lüks olarak kalmakta.

Her ne kadar fiyat konusuna değinmiş olsak da; özellikle de üniversite öğrencileri için geliştirebilecek alternatif mekanlarda, askıda kahve uygulamasının oldukça talep görebilecek olduğunu düşünmekteyim. 

İnsanların moral durumunu olumlu yönde değiştirebilen her şeyin; daha çok paylaşılması ve yaşatılması gerektiğini düşününen bir kahvekolik olarak; kahvenin de insanların duygu ve moral durumuna iyi geldiğini biliyorum. Bu açıdan değerlendirirsek; aslında temel ihtiyaçlar için “askıda” uygulaması, kahve alanında da kendini gösterip; geliştirebilir diye düşünüyorum.

Bu fikirler tabiki bir gece durduk yere aklıma gelmedi. Netflix dizilerine bakınırken; “Cafe Sospeso” adında bir belgesel izledim. Belgesel, bir Napoli geleneği olan; “askıda kahve”yi anlatıyor. İkinci Dünya Savaşı sırasında Almanya’nın işgali sonrası, Napoli, giderek daha da yoksullaşan ve oldukça acı çeken bir yer haline gelmiş. “Askıda kahve” ile Napoli, Buenos Aires ve New York’ta yaşayan bazı insanların hayatlarının bu dönemde nasıl değiştiğini anlatan bir belgesel bu. Süreçte, bir bardak kahve alabilenler, genellikle iki bardak kahve için ücret ödüyor ve sadece bir bardak kahve içiyorlar. Böylece, bir bardak kahveyi ‘askıda’ bırakmış oluyorlar ve ihtiyacı olanların yararlanmasını sağlıyorlar. Kimin yararlanacağı ise baristanın kararına kalıyor. Barista, gerçekten bu kahveye ihtiyacı olduğunu düşündüğü birine ‘askıda’ olan bu kahveyi sunuyor. 

Böylece belgeselde izlediğimiz kahve içme deneyimi sosyal bir etkinlik haline dönüşüyor. Kahve, insanları bir araya getiren keyifli bir içeceğe dönüşüyor. İnsanların bir araya gelmesi amaç; kahvesi bahane olmuş oluyor. Kahve, bir nevi, bir dayanışma ürününe dönüşüyor. 

Bu gelenek zamanla körelip; başarısız olmuş olsa da; son zamanlarda yine Napoli’deki bir grup kahve dükkanı bu uygulamayı yeniden hayata geçirmeye başlamış. Bahsettiğimiz Netflix belgeseli ise; bu geleneğin yanı sıra; alışılmadık, tuhaf, ilginç ve kahve ile ilgili hikayeleri, olayları içeriyor. Eğer sizde bir kahvekolikseniz, aynı zamanda tarihi bir sürece tanıklık yaparken, kahve kokusu etrafında dönen insan ilişkileri ve dayanışma üzerine keyifli bir şeyler izlemek isterseniz; Netflix’deki bu belgesele bir göz atmanızı öneririz.

Bir fikir olarak; Türkiye’de de denenebilecek “askıda kahve” uygulaması dileriz ki süreçte birilerinin kulağına gider ve gerçekleşmesi mümkün olur.

Kahveli güzel günlere…
Eylül 24, 2019

3. Nesil Kahve Dükkanları - Arizona


ucuncu nesil kahve dukkanlari


Dünyadaki alternatif kahvecilerin bazılarını keşfetmeye devam ediyoruz…

Yaşadığımız ya da gezmeye gittiğimiz bir şehirde; kahve içmek için iyi bir yer keşfetmek ve orayı düzenli gittiğimiz bir mekana çevirmek; insanı günlük yaşamında motive eden nadir alışkanlıklarından biri haline gelir.

Bu açıdan değerlendirildiğinde; ABD’nin en büyük 5. şehri olan Phoenix’in kahveleri, bazı kaliteli mağazaları ve çevresindeki kahve dükkânları ile çıtayı oldukça yüksek tutuyor. Bu bölgedeki en iyi Latte, Frappe ve Cappucino’ları nereden alabileceğimizi kolaylaştırmak için; bölgenin en iyi bazı kahve dükkanlarıyla ilgili bilgileri derledik.



Peixoto Coffee RoastersChandler Arizona, USA


Buradaki kahveler, Brezilya’daki kendi aile çiftliklerinden geliyor. (Fazenda Sao Jose da Boa Vista). Kendileri yetiştirip, ithal ediyor ve özellikle de kahve dükkanları için çekirdekleri kavuruyorlar. Bitkiden, kahve bardağına doğru taze olarak gelen bu tadım deneyimi gerçekten inanılmaz. Bundan dolayıdır ki; burası, insana katışıksız bir zevk veren, sürdürülebilir bir aile işletmesidir.



Sip Coffee & Beer House


Burada kahve dışında bira servisi de bulunmakta ve hem bira hem de kahve servisi oldukça başarılı. Ayrıca bu iki servise bir de kokteyli ekleyelim. Ancak, bu çeşitliliğin içerisinde herkesin isteyebileceği şeyleri var. Alkole odaklanırken; buradaki delicesine iyi olan bir bardak koyu kahve deneyiminden kendinizi alıkoymamalısınız.



Royal Coffee Bar


Royal Coffee Bar 2006’da küçük bir başlangıç yaptı ve şu anda Phoenix’in çevresinde dört ayrı yere sahip. Sağladığı kaliteli kahve ve standartları ile, sürekli gelen sadık, kemikleşmiş müşteri kitlesini yaratmayı başaran nadir kahve dükkanlarından.



Kream Coffee


Burada, bugün dünyanın önde gelen kahve üretim teknolojilerinin bazılarına oldukça büyük önem veriyorlar ve bu durum kahve tadının mükemmel olmasını destekliyor. Burası oldukça yoğun bir durak merkezi halinde ve bunun nedenini anlamak çok da zor değil.



Press Coffee


Press Coffee, çalışanlarını çok yüksek bir seviyede eğitmeye ve çalıştıkları topluluklara oldukça önem veriyor. Sonuçta, dünya standartlarına sahip baristalarla zaman geçirmek için oldukça eğlenceli bir kahve dükkanı olduğu kesin. Bununla birlikte, bünyelerinde çok büyük bir toptan satış işine sahipler. Bu nedenle hiç bir zaman çekirdeksiz kalmayacağınızı söyleyebiliriz.



Infusion Coffee and Tea


Sahibi Patrick, dünyayı kahve hakkında daha çok öğrenmek ve öğretmek için dolaştıktan sonra; edindiği bilgi ve deneyimlerin meyvelerini buraya getiriyor. Marjinal bir ortam ve güzel bir zaman geçirmek için tercih edebilirsiniz. Muhtemelen ikinci bardak kahveyi denemeden ayrılamayacaksınız.



Cartel Coffee Lab


Phoenix’in üç farklı lokasyonunda bulunan ve hem online hem de gerçek dünyada oldukça popüler olan bir işletme. Markaları ve tüm sunumları dünyanın herhangi bir yerinde görebileceğiniz kadar oldukça iyidir. Burada özellikle Cold Brew denenmesi tavsiye edilir. Pişman olmazsınız.



Jobot


Geleneksel kahvecilerin aksine; çok geç saatlere kadar açık olan bu kahve dükkanı, Downtown Phoenix Arts District’in bu açıdan bakıldığında; kalbi gibidir. Güzel yemekler, çeşitli kokteyller ve biraların yanında; harika kahveler servis ediyorlar. Herkes için bir şey var görünüyor ama kahvenin yeri ayrı olan dükkanlardan biri.


Bu serinin bir sonraki yazısında, Canada Vancouver kahvecileri üzerine bir inceleme derleyeceğiz.

19 Eylül 2019 Perşembe

Eylül 19, 2019

Sütün Etkisi



Kahve dünyası; kahve çeşitlerinde sütün kullanılmasına oldukça aşinadır. Sütün, stabil halde mükemmel köpükler oluşturma kabiliyeti, baristaların ve müşterilerin favorisi olmasına neden olmakta. Sütün içinde, bu kabiliyete katkıda bulunan bazı bileşenler vardır. Bununla birlikte, piyasada bulunan yoğurt, dondurma, peynir ve sütlü içecekler gibi diğer bir çok günlük ürünün oluşturulmasını sağlayan da; bu bileşenlerdir.


Süt proteinleri ve süt yağı; yoğun, dengeli ve çekici süt köpüğü yaparken oldukça büyük bir öneme sahiptir. Fakat, süt köpüğü oluşturmak hiç de kolay bir iş değildir. Süt proteinlerini süt yağıyla dengelemek oldukça karmaşık bir etkileşimdir.


Bir Bardak Sütün İçeriği

Sütü kahvenizle en iyi şekilde nasıl bir araya getirebileceğinizin detaylarına girmeden önce bir bardak sütün ne anlama geldiğini kısaca ele alalım.

1. Süt Yağı

Labratuvar analizlerine göre süt yağı, inek sütünün %4-5’idir ve aynı zamanda bir çok yağ çeşidinin karşımından oluşmaktadır. Süt yağ kürecikleri ortalama çapları 3-4 μm civarındadır. Süt yağı; sütün içerisinde bulunan, aroma vermeyen enzimler tarafından bozulmasını ya da oksitlenmesini önlemek için önemli bir zar görevi görür. Trigliseridler; protein, fosfolipit, (fosforik asit ve lipid’den oluşan bileşik; lesitin vb.) ve gliseritlerden oluşan bir zarla çevrilidir. Bu saydığımız bileşenler hep birlikte süt yağı küreciklerini oluştururlar.

2. Süt Proteinleri

Sütte bulunabilen iki protein sınıfı vardır. Peynir altı suyu ve kazein. Bu proteinler, sütün homojenleşmesinden sonra, sütün globüllerinin üst yüzeyinde bulunur. İnek sütündeki tüm proteinlerin oluşturduğu %3-4’lük kısmının %80’inini oluşturan kazeinler, özellikle spordan sonra kas gelişimine katkı sağlayan en önemli inek sütü proteinlerindendir.

Bahsedilen yüzdenin kalan kısmı ise peynir altı suyu proteinlerinden ve küçük protein toplanmalarından oluşur. Bununla birlikte, ısıtma esnasındaki sterilizasyon (örn. 115 santigratta 10 dk) ve UHT (5 saniye boyunca 140 derecede) işlemi ile peynir altı suyu ve kazein proteinlerinin genişlemiş toplanma hali fazladan bir akışkanlığa (viskoziteye) yol açabilir. Fakat bu tür etkileri ticari pastörizasyon (örn. 15 saniye boyunca 72 derecede) yoluyla üretilen sütler yani paket sütlerde bulmak oldukça sınırlıdır. Bilimsel olarak; kahve kürecikleri ile birleşen bu proteinler, Latte’lere ve Cappucino’lara kendi tadını veren bir imza gibidir. Ve kahve ilk etapta sıcaksa eğer; lezzet daha da güzelleşir.


3. Homojenize Süt

Homojenleştirme; normalde depolama sırasında; süt yağı taneciklerinin sütün üstüne bir krem tabakası oluşturmasını azaltmak için kullanılır. Süt kreması; sütteki yağ konsantrasyonunun düşük olmasıyla oluşur. Krema işleminin yavaşlatılması; süt yağı küreciklerinin ebatlarının azaltılmasıyla sağlanır. Homojenizasyon, sütün büyük bir basınç altında küçük bir kapak içinden geçirilmesini içerir. İşlem, yağ taneciklerini parçalar. Bu işlemde uygulanan bilim ile, küreciklerin yüzey alanı için daha fazla alan yaratılarak; proteinlerin, yağ kürecikleri ile oluşan yüzey tarafından emilmesini mümkün kılar.

Aslında hiç bir iki süt kutusunun içindeki nasıl aynı değilse; hiç bir iki farklı kahve şirketi de benzer kalitede bir kahve üretemez. Benzer bir süreç sade kahvenize ne kadar süt ekleyeceğinize dair evrensel bir ölçü olmamasında da vardır. Bunların hepsi kahveyi nasıl sevdiğinize bakmaksızın kişisel tercihlere bağlıdır.


Kahvenin İçine Eklenen Sütün Etkileri Nasıldır?

Şimdi, buzdolabından çıkardığın bir kutu sütün içerisinde tahminen ne olduğunu biliyorsun ve böylece bir bardak kahveye eklenen sütün etkisinin bir kısımını da birlikte çözmüş olduk.

Tüm bu çıkarımlarla birlikte, sütün sadece kahvenizin tadını ve rengini güzelleştirmesi dışında, her sabah görünüşü ve kokusuyla sizi selamlayan bu karışımın; gerçekte daha fazlası olduğu ortaya çıkmış oldu. Bu bilgilerin ardından, artık bu sadece bir tercih meselesi halinde olmasa gerek.

Düzenli kahve tüketiminin sağlığa bir çok yönden iyi geldiğini tekrar hatırlatmakta fayda var. Mesela, karaciğer kanseri riskini azaltıp, hafızanızı arttırmak gibi. Ancak bununla birlikte, kahvenizin benzersiz yararlarının tadını çıkarmak, kahvenizi nasıl aldığınıza da bağlı olarak değişebilir.

İsviçre’de bulunan Nestle’nin Araştırma Merkezi’ndeki araştırmacılar, kahve alımından sonra, faydalı polifenollerin kalıcı olarak salındığını keşfetti. Polifenoller, kahvede bulunan antioksidanların adıdır. Bu antioksidanların epey önemli olmasının nedeni, sağlığı destekleyici faydalarla bağlantılı olmalarıdır. Üzüm suyu ve kırmızı şarapta da bulunan polifenollerin, özellikle Alzheimer’ı önleme konusunda destekleyici olduğu düşünülmektedir.

Aynı araştırmacılar, süt ihtiva etmeyen süt kreması ve sütün; bu değerli besin öğelerinin mevcudiyetine yaptığı etkiyi incelediler. Bu araştırma ile içine süt eklenen kahve ile sade kahve arasında büyük bir fark olup olmadığını anlamamıza yardımcı olmaya çalıştılar. Araştırmacılar bahsedilen bu önemli antioksidanların insan üzerindeki maximum şekilde faydayı anlayabilmek adına, polifenolün biyoyararlanımının (kana geçen miktar) tam olarak anlaşılması konusunda oldukça isteklilerdi.

Araştırma Sonuçları

Yapılmış mevcut araştırmada; sağlıklı yetişkin bireylere, hazır kahveden sütlü kahveye bir çok türde kahve çeşidi verildi. Kahve içimini bitirdikten sonra, araştırmacılar yaklaşık 12 saat beklediler ve tüm deneklerden kan örnekleri aldılar. Kan plazmasındaki polifenol miktarı (kafeik asit, ferulik asit) ölçüldü ve denenen çeşitli kahvelerin genel biyoyararlanımı bu sayede belirlenmiş oldu.

Çalışmaların sonuçları göstermiştir ki; kahveye süt eklenmesi, polifenolün biyoyaralanımını etkilememiştir. Bunun yanında, süt içermeyen krema eklendiğinde ise; polifenol eşdeğerlerinin kanda göründüğü süre gecikmeye uğrarken; verilen toplam miktarı etkilememiştir. Kısaca, polifenoller, hangi türde kahve olursa olsun, kana ulaşabiliyorlardı.

Bu durumda; en iyi antioksidan kaynaklarından birinin kahve olduğunu söylemek yersiz olmayacaktır. Çünkü; vücudun sağlıklı kalması için, polifenollerin ve antioksidanların katkısı, görmezden gelinemeyecek kadar güçlüdür. Bununla birlikte, Nestle araştırmacıları tarafından yapılan son araştırmalarla, sade kahve ve alternatif olarak değerlendirilen diğer çeşitili sütsüz kahvelerde eşit miktarda polifenolün olduğu tespit edilmiş. Yine de, bilim adamları, kahve tüketicilerinin harika bir tatla daha etkili kahveler içebilmesi yolunda, kahvelerdeki biyoaktif maddeler üzerine çalışmalarını çeşitli şekillerde sürdürmeye genel olarak devam ediyorlar.

Tüm bu çıkarımlar sonucunda, kahvenizi sütlü mü yoksa sütsüz mü içmelisiniz diye bir soru sormaya kalkarsak eğer; bir kaç etkeni göz önünde bulundurabiliriz:

Eğer kilo vermek istiyorsanız; kahvenize süt eklememeniz öneriliyor. Görünüşe bakılırsa, kilo vermek için aktif olarak hedefe yönelik çalışıyorsanız, kahvenizi bir süre sütsüz içmeniz, hedefinize ulaşmanızda kesinlikle yardımcı olacaktır. Çünkü, sade kahvenin kalori miktarı, sütlü ve şekerle içilen bir kahveye kıyasla oldukça düşük kalıyor. Aslında, fincan başına 4.7 kalori gibi bir orana sahip ve bu değerdeki bir bardak sade kahve kilo verme süreciniz boyunca kalori alımınızı takip etmenizde yardımcı olacaktır. Buna karşılık, süt ve şeker içeren kahvede, şaşırtıcı oranda bir farkla, yaklaşık olarak 56.6 kalori bulunur.

Eğer, kahvenizi akşam ya da gece içmeyi düşünüyorsanız; süt ekleminizde yarar olduğunu biliyorsunuzdur. Bunun nedeni ise; sade kahve; sütsüz ya da kremasız olduğunda, size limitsiz bir şekilde zihinsel farkındalık ve açıklık getirebilmektedir. Bundan dolayı, akşamları içilen bir fincan sade kahve sizi geç saatlere kadar uyanık tutacaktır. Uyku düzeninizi bozmak istemiyorsanız eğer; 50 kalori daha fazla almayı göze alarak; kahvenize süt eklemeniz, sade kahvenin üzerinizde yaratacağı bu keskin etkiyi biraz olsun kırmasına yardımcı olacaktır.

Bunun yanında, uzmanlar zaten geceleri uyku sıkıntısı çekenlerin, gün batımından sonra sütlü de olsa kahve tüketimlerini sınırlamalarını tavsiye ediyorlar. Fakat, akşam saatleri önemli işlerimizi yetiştirmemiz gerekiyorsa; tabiki bir bardak kahveyle uzun süre uyanık ve dikkatli kalmak da mümkün.

Bunlara eklemek gerekir ki; kahvenin bu etkileri bazı insanlar üzerinde değişebiliyor. Son yapılan bazı çalışmaların ışığında, hiperaktif olan ve zihni çok çalışan insanlar üzerinde kahvenin sakinleştirici bir etkiye de sebep olabildiği belirtiliyor.

Mide asitliği yüksek olan insanların kahveden, özellikle de sade kahveden, uzak durması önerilir. Çünkü pH seviyesinden kaynaklı kahve asidiktir. Bu idrarınızdaki asit konsantrasyonunu da arttırabilecek bir etken meydan getirir. Bu nedenle, en iyi seçenek; eğer kahve içmeyi çok seviyorsanız; kahvenize süt eklemenin yanında, bol suç içmeniz ve salatalık suyu gibi sulu içeceklerle kendinize bu durumun etkisini azaltacak desteklerde bulunmanız olacaktır.

Yoğun kahve tüketimiyle ilgili endişe edilen kanser türlerinden biri yemek borusu kanseridir. Çok sıcak bir fincan kahve içmenin hassas yemek borusu dokularının yanma ve zedelenme olasılığını arttıracağı yaygın bir bilgidir. Bu yanıklar, yemek borusu urlarının tehlikeli gelişimine önemli ölçüde katkı yapar. Bunun yanında kahvenize ılık süt ekleyerek, içeceğinizin sıcaklığını düşürürseniz bu durumu güvenli bir hale getirebilirsiniz.

Sonuç

Kahveye süt eklemenin hem yararları hem de bazı sakıncaları olduğu açıktır. Ancak; bu söylenenlere rağmen; sağlık uzmanları, alerji potansiyeli (laktoz alerjisi vb.) ve karbonhidrat miktarı nedeniyle, kahve alımı sırasında sütü önermemektedir. Bunun yerine; iyi bir hipoalerjenik ,düşük karbonhidrat ve kalsiyum takviyesi açısından düşünülebilecek badem sütü, güzel bir seçenek olabilir. Bu şekilde, daha iyi besin değerleri alırken; düşük karbonhidrat seviyesini de koruyabilirsiniz. Ayrıca, badem sütü eklemek, kahvenizin tadını ve kalitesini arttırırken; sıcaklığını düşürüp, içeceğinize de kalsiyum eklemenizi yine sağlamış olur. Kahvenizin içeriğini geliştirmek ve etkisini arttırıp değiştirmek için bir diğer yöntem ise; kahvenize bir tutam tarçın eklemek olabilir. Bazı araştırmalar; tarçının insülin direnci ile savaşmaya yardımcı olduğu ve yaşlanmayı yavaşlattığını gösteriyor.

Her iki tarafın da sakıncaları ve benzersiz yararları olduğu su götürmez bir gerçek ve bu bilgilerle birlikte; kahvenizi sütlü mü yoksa sütsüz mü içmek istediğiniz konusundaki son karar, sizin kişisel tercihinize ve gerçekte ne istediğinizle değişecek gibi görünüyor.

Benim ise kişisel tercihim; çoğunlukla Latte ve Flat White ile sonuçlanıyor.

Herkese kahveli günler..






17 Eylül 2019 Salı

Eylül 17, 2019

3. Nesil Kahve Dükkanları - Berlin



3. Nesil kahveciler son on yılda hızla artarken; kaliteli kahvenin de bir norm haline geldiğini gözlemliyoruz. Öyleyse, bu kaliteli kahveleri dünyanın nerelerinde ve hangi kahve dükkanlarında içebileceğimizi öğrenelim mi?

Çok sayıda kahve tutkunu beklentilerimizi yeniden belirlerken; tüketicileri ve kahve endüstrisi ile yeni tanışanları da ister istemez eğitiyor. İşte, bu türde kahve dükkanları bugün bahsetmek istediklerimizden. Bazıları büyük bazıları küçük; fakat hepsinin ortak özelliği, ürünlerine karşı aynı derecede tutkulu olmaları.

Big Seven Travel” 2019 Temmuz’da, kendi okuyucu kitlesi ve kendi editörlerinin seçimlerini dikkate alarak; geniş çaplı bir araştırma yapmış ve bu şekilde dünyanın en iyi 3. Nesil alternatif kahve dükkanlarını belirlemişler.

Biz de bu en iyilerin hangileri olduğunu sizler için bir yazı dizisi haline getirdik. Farklı ülke ve şehirlerle ilgili bu eşsiz bilgiyi, farklı yazılar halinde sizlere sunuyoruz.

İlk olarak Almanya, Berlin’deki en iyi 3. Nesil kahve dükkanlarından başlayarak; hangileri olduğuna ve nedenlerine kısaca göz atalım.


Almanya, Berlin

Yeni bir şehire gittiğinizde, bilmeniz gereken önemli parçalardan biri de; en iyi kahveleri nerede bulabileceğinizdir. Berlin’e gittiğinizde, bu konuda hayal kırıklığına uğramayacağınız ise; garantidir.

Berlin’deki kahve dükkanları ve kahve çeşitleri mümkün olan en iyi yerel kahve sahnelerine ev sahipliği yapıyor. Şehri dolaşırken bu dükkanlardan en iyi 7 tanesini deneyimleyebilirsiniz.


-The Barn Roastery

The Barn, başı çekenlerden biri. 2010 senesinden beri kahve hareketini ileriye götürmüş olarak bilinir ve Avrupa’nın her yerinde tanınır. Dükkanlarında kahve içme deneyimi, Berlin’deki mutfak tecrübelerinin en iyilerinden biridir. Harika hamur işleri ve sıcak kanlı personeli ile de bu tecrübeyi destekler. Sıcak içecekleri oldukça iyidir. Bu nedenle kesinlikle en az ikisini deneyimlersiniz.



-Bonanza Roastery

Buranın kapısından girerken bile çok iyi bir kahve tecrübesi yaşayacağınızı anlarsınız. İstediğiniz türde bir kahvenin en iyi yapıldığı yerlerden biridir.



-Two Planets

İnsanlar buraya genellikle muhteşem ve seçeceği bol olan yemekleri için geliyor olsa bile; kahvesi, oldukça öne çıkıyor ve insanların gözdesi.



-Coffee Profilers

Burası özellikle kafeinin tadına ve özüne tam olarak varmak isteyenlerin mekanı diyebiliriz. Belki sadece kahvenin sertliği ya da Espresso ile kafeinin tadını çıkartmak isteyenlerdenseniz. Berlin’de burayı ziyaret etmelisiniz. Güzel bir kitapla birlikte bir kaç bardak kahve eşliğinde keyif yapabileceğiniz çarpıcı bir mekan.



-Chapter One Coffee

Köpek dostu olan mekana köpeğinizle birlikte gelebiliyorsunuz. Kahvenin bir nevi dile gelmesini sağlayan nadir yerlerden biri.



-Five Elephant

Bu mekanın terasında, en  başarılı demleme kahvelerinden biriyle oturup zaman geçirmek; en iyi Berlin kahve deneyimlerinden biri olsa gerek. Bundan daha iyi ne isteyebileceğini bilemedik.



-Nano Kaffee

İçerisinde ya da dışarısında oturun hiç farketmez; burada kahveye yeniden aşık olacağınız kesin. Demleme kahvelerinin her biri muhteşem olsa da; özellikle soğuk kahvelerinden denemenizi tavsiye ederiz. İşte tam o an, neden yeniden kahveye aşık olduğunuzu anlayacaksınız.








Eylül 17, 2019

Lena Coffee & Crepe

lena coffee crepe


Bodrum’da; Lena Coffee Crepe’nin sahipleri Levent Sungar ve Nadiye Şengün Sungar ile kahve ve yeni açtıkları mekan üzerine bir sohbet gerçekleştirdik.

Keyifli okumalar..


Bodrum’da alternatif kahveci açma fikri nereden doğdu? Bildiğim kadarıyla Bodrum merkezdeki tek 3. Nesil kahveci sizsiniz.

Herkesin bir hayali vardır ya; sahil kasabasında bir kahve dükkanı; aslında hayal ordan doğmadı. Biz kahve içmeyi seven insanlarız. Eşim, Paris’te doğup büyüdüğü için; onda espresso kültürü ve sevgisi vardı. Zaten ben de genelde eski işimden dolayı uyku karşıtı bir kahve severdim.

Birlikte bir şeyler yapalım dedik. Birlikte çalışalım. Bunun için bir cafe açmak iyi fikirdi. Eşimin krepleri çok güzel. Fransa’ya has bir yemek çeşidi…zaten krep ve kahveler için de barista eğitimi aldık. Almadan olmuyor çünkü. 

Bodrum’u pek gezme imkanımız olmadı. Ama belki vardır 3. Nesil kahve yapan yerler. Olmalı da aslında.


Kahve çeşitleriniz neler? Hangi ülkenin kahvesini tercih ediyorsunuz? İçtiğim latte ve flat white oldukça lezzetli idi.

Kahve çeşidi olarak Schiller ile çalışıyoruz. Pek çok kahve çeşidini denedik aslında ama eğitmenimizin bir lafı vardı; unutmam: “Biz Schiller ile çalışma kararı aldık. Sizce nasıl?” diye sorduğumda; “onlar bu işin şampiyonlar ligi” demişti ve gerçekten de öyle… 

Filtre kahveyi 3. Nesil’de demliyoruz. Makina kullanmıyoruz. Hem daha taze, hem de yapılışını merak edenler var. Onlara anlatarak demliyoruz.

9 çeşit sıcak kahve, 7 çeşit sütlü, 8 çeşit soğuk kahve ve 5 adet de mixology kahvemiz var.


Paket kahve satışı yapıyor musunuz?

Evet; hem espresso hem de filtre kahve satışımız mevcut.


Sizce kahvemizi büyük zincir kahveciler yerine neden 3. Nesil alternatif kahvecilerden temin etmeliyiz?

Aslında benim öyle bir düşüncem hiç olmadı. Oralar biraz daha fabrikasyon ve belki de biraz tercih meselesi. Ben tercih etmiyorum mesela ama bu kötü ya da iyi olduğundan değil. Bir Alman müşterim vardı. Bana söylediği; bundan 10 yıl öncesine kadar, ülkelerinde hep büyük kahve zincirleri varmış ve artık hiç kalmamış. Her yerde ufak Coffee Shop’lar varmış.


Lena Coffee Crepe ismi nereden geliyor?

İsimlerimizin ilk heceleri :).


Mekanınız çok büyük olmamasına rağmen; ortamı keyifli ve kapıdan içeri girerken yaz sıcağında farklı bir atmosfere girmiş gibi oluyoruz. Bu sadece klimayla ilgili değil:). İçtiğimiz kahve ile mekanın mimarisi gerçekten keyifli vakit geçirmek için çok önem arz ediyor. Bu açıdan da hem çalışmak hem de keyifli bir vakit geçirmek için güzel bir mekan olmuş. Mekanın iç dizaynına siz mi karar verdiniz? Bir mimar ile mi çalıştınız?

Lena’nın dizaynı tamamı ile Nadiye Hanım tarafından düşünüldü; en ince ayrıntısına kadar:).


Bodrum’a tatile gelenler ve Bodrum’da yaşayanlar ; Lena Coffe Crepe’ye neden uğramalılar?

Bir şeyleri paylaşmak için de gelmeli… Mesela çok bilgi öğrendiğimiz insanlar oldu ve yardımcı olduğumuz da. Mesela, Bodrum’a ilk kez geliyorsanız; size Bodrum hakkında bir kaç öneri sunabiliriz. Ya da sadece enfes krepler ve taze kahve için de uğrayabilirsiniz.


Çok kısa bir süredir açıksınız ancak genel olarak insanların tepkileri ve ilgileri nasıl?

Kötü bir tepki ile karşılaşmadık; umarım da hiç olmaz. Hep sohbet ve muhabbet içinde geçiyor. Güzel öneriler, güzel tepkiler aldık. Hem müşterilerden, hem de çevredeki esnaflardan.. 


Müşterilerinizin en çok tercih ettiği kahve hangisi?

Havaların sıcak olamasından ötürü, genelde Ice Latte ya da Ice Coffee. Bir de Frappuccino. Sıcaklardan ise; Americano, Espresso, Cappuccino ve Latte. Aslında özetle hepsi :). 

Filtre kahvede ise; genelde Brazil ve Colombia. Onları India takip ediyor.


Sizin en çok tercih ettiğiniz kahve çeşidi, ülkesi hangisi?

India, Chemex ile birlikte yapılınca aroması damakta güzel bir tat bırakıyor…


3 Mayıs 2019 tarihinde, yani oldukça yeni açılmış olan bu tatlı Coffee Shop’u, @lenacoffeecrepe ile Instagram’dan takip edebilirsiniz.


Kumbahçe, Atatürk Cd. 
No:76, 48400 Bodrum/Muğla
Tel: 0544 523 33 19

14 Eylül 2019 Cumartesi

Eylül 14, 2019

Bir Yazar: Gavin Fridell ve kitabı: Kahve




Bir çok konuda kitabı ve makalesi olan Kanada’lı Gavin Fridell, kahve üzerine de bir çok makale kaleme almış. 2014 senesinde “Kahve” adında bir kitap yazan Fridell, kitabında; kahvenin görünmeyen yüzü olan kahve ticaretindeki kapitalizm etkisini ele almış.


Biz de; Nora Burkey ile yapmış olduğu 2014 tarihli röportajından bazı kesitlerle; yazarı ve kahve üzerine olan kitabını birlikte keşfedelim istedik.


-Kahveyi, ticari bir ürün olarak ele alma fikri nereden çıktı?

Kahveye olan merakının, kahve sevgisiyle başlatan bir çok insan duymuşsunuzdur. Bu benim hikayem değil. Ben her zaman dünya tarihiyle ilgilendim ve bir tarihçi olmamama rağmen; (siyaset bilimcisiyim); esasen tarih okuyarak buna başladım. Sosyal adalet ve ürün ticaretinin acı veren tarihiyle daha çok ilgilenmeye başladığımdan beri, eşyalarımızın nereden geldiğini oldukça merak etmeye başladım. Araştırmaya başladığımda çok kahve içmiyordum. O zamandan beri kahve kalite tercihimi ve kahve tüketimimi arttırdım. Fakat bu serüvene başladığımda durum böyle değildi.


-Sizi, diğer ürünlerden ziyade, özellikle kahveye odaklanmanıza iten şey neydi?

Adil Adalet (Fair Trade), başlangıçta beni olumlu bir açıdan kendine çekmişti. Yıllar geçtikçe, Adil Adalet’in ve benzer programların sınırlarını gördükçe kuşkuyla yaklaşmaya başladım. İçimdeki tarih tarafım, romantik olan kısımları sorgulamamı ve sıkıcı kısımların ise romantik olmasına neden oldu. Uluslararası Emtia Anlaşması (International Commodity Agreement-ICA) hakkında konuşmak; ki “Alternative Trade: Legacies for the Future” adlı kitabımda da bahsettim; genellikle çok da çekici bir konu olarak görülmez ancak Adil Ticaret hakkında konuşmak daha çekicidir. 


ICA’nın problemleri vardı; fakat 1976 ile 1989 arasındaki ortalama kahve ücretleri eşitti ve bugün çoğunlukla Adil Ticaret diye adlandırdığımız ücretlerin iki katı kadardı. Ve dünyadaki 25 milyon kahve üreticisinin ailesine bu ücretler ulaştı. Adil ticarette bu oran %3.



-Alternatif Ticaret’te, kahve ve ICA hakkındaki bölümlerin yanında, muz ve buğdayı da tartışıyorsunuz. Bu kitabınızda, kahve, kahve bölümünün sadece bir detaylandırmasından mı oluşuyor?

Bu kitabım, “Kahve”, kahve ve devlete odaklanıyor. Temel argüman, küresel kahve pazarının işleyişinde devletin kesinlikle merkezde yer almasını irdeliyor. Örneğin Vietnam’ın küresel pazarda küçük bir payı vardı ancak en büyük oyunculardan biri haline geldi. Bunun piyasadaki dinamiklerle ilgisi yok. Vietnam devleti tarafından bir yönetilme ve yönlendirme söz konusu. Devlet bütün giderlere destek oldu, küçük işçi statüsündeki elemanları kahve için çalışır hale getirdi ve ihtiyaçları olan her şeyi onlara sağladı. Böylece bu ülkedeki kahve endüstrisi, devletin yatırımları sayesinde, hiç olmadığı kadar hızlı bir şekilde gelişti. Aslında bu bir kumardı ama onlar bunu kazandı. Şimdi ise; Dünya Bankası, Vietnam devletine, çiftçiler için dünyadaki en iyi krediyi sunmayı gözetiyor. Çok sıklıkla devletler bunu kötüye kullanır ama aynı zamanda iyi şekillerde de kullanılabilir. “Colombia” ve “Costa Rica” gibi gelişen kahve ekonomilerinin gelişebilmesinin nedeni; devletin kahve ekonomisindeki rolünü ve yararlarını tanıyıp, anlayanlar arasında yer almasından kaynaklanır.


-Günümüz kahve endüstrisinde çevresel ve sürdürülebilirlik politikasının durumu hakkın ne düşünüyorsunuz? (*Sürdürülebilirlik: kahve çiftçilerinin uzun vadede daha kaliteli ve fazla kahve ekmelerine yardımcı olan; çiftçilerin ve ailelerinin kahve tarımı yaparak iyi yaşayabilmelerine olanak sağlayan politikanın adıdır.)

Günümüzdeki en büyük mesele sürdürülebilirliğin gerçekten arttırılıp arttırılamayacağı olabilir. Sürdürülebilirlik çabalarımızı ve daha çok çiftçiye ulaşmanın artmasına ihtiyaç duymamızla ilgili yeni bir fikir birliği var. Ancak bunları arttırmaya çalışmak başka şeylerden ödün vermek demek olabilir. Bu şu anlama geliyor; dünyadaki, ulaşabildiğimiz kadar sürdürülebilir sertifikaya sahip poşetleri elde etmemizi sağlayacak bir yol bulmamız gerekiyor ve bunu ancak standartlarımızı düşürerek yapmamız mümkün. ICO, bu konuyu mükemmel bir şekilde ele aldı ve umarım gerçek bir liderlik rolü üstlenip kendini hayata yeniden döndürebilir.


-Peki, kahve hakkında yazmaya başladığınızdan bu yana sürdürülebilirlik açısından ilerleme kaydedildiğini düşünüyor musunuz?

Çok fazla ilerileme kaydedildiğini düşünmüyorum. Biz sadece satış gelişimi konusunda bir ilerleme sağladık. Bugün endüstride talep edilir olmak yıllardır aynı çözümlerle mümkün. Bunu 80’lerden beri konuştuğumuz iki konuya indirgeyerek anlatırsam eğer; bunlar üretkenlik ve kalitedir. Uzun zamandır hikayenin özü budur. Maalesef, çiftçiler kalite ve üretkenliği geliştirmek için çok zaman harcayabilir, fakat büyük küresel şartlar içerisinde ele alırsak; küçük çiftçiler için ekonomik sürdürülebilirliği sağlayamayacak. Bu sadece sektördeki büyük oyuncular için işe yarar ve bu başı çeken liderler için, kesinlikle, ekonomik sürdürülebilirlik mümkün olacak. Gelecek 15 yıl içerisinde tonlarca para kazanacaklar. Bunun kahve çiftçiliği yapan ailelere yarayıp yaramayacağı ise farklı bir tartışma konusu. Kahve üretimi yapan ülkelerdeki genç insanlar artık kahve çiftçiliği yapmak istemiyorlar. Bunu anlayabilirim; eğer başka yerlerde iyi işler bulup, onları tercih ediyorlarsa. Ancak kahve endüstrisinin de, kalıplaşmış marjinal başka işlere kıyasla, iyi iş teklifleri sunabilecek olmasını düşünmek çok da naif bir düşünce olmasa gerek.


-Adil Ticaret, devam etmek için, kahve pazarına ve tüketicilere güveniyor. Çalışmanızı bunun ışığında değerlendirirseniz nasıl görüyorsunuz?

Ben her zaman çalışmalarımda Adil Ticaret’in başarmak istediklerini gözeterek; onlarla dayanışmada oldum. Çünkü Adil Ticaret her zaman aşağıdan yukarıya hareketi sağlayan bir taban örgütlenmesi olmuştur. Bu kurumsal anlamda sosyal sorumluluğu motive eden bir şey değildir. Farklı motivasyonlar içerir. Benim deneyimlerime göre, şu anda gördüğümüz kahve ticareti Adil Ticaret’in gerçekte istediği bir şekilde değil. Küresel pazarın gücünün, destekçilerinin en iyi niyetlerine rağmen, bu projelere nasıl zarar verdiğini hepimiz gördük. Ben, hala Adil Ticaret kahvesi satın alıyorum; ancak dünyadaki çiftçileri yoksulluktan kurtarmayacağını da biliyorum. Biliyorsunuz, çok sıklıkla, insanlarla konuştuğumda, tüketicilere oldukça alaycı ve kuşkuyla yaklaştığımı sanıyorlar. Aslında tüketicilere oldukça sempati duyuyorum. Sorun şu ki; tüketici kültüründe yaşamıyoruz; kurumsal kültürde yaşıyoruz. Tüketiciyi daha fazla ödeme yapmak istemediği için suçluyoruz ancak gerçekte dünya bundan daha karmaşık. 22 dolarlık bir kot pantolona, eğer, Bangladeş’teki işçilerin adil maaş almasını, doğum iznini ve çalışma koşullarının iyileştirilmesini eklersek, ortalama bir tüketicinin 3-5 sent fazla ödemesi gerekecekti. Çoğu tüketici 3-5 dolar fazla ödeyebilir ama şirketler buna müsade etmiyor.


-İnsanlar bu kadar karmaşıklığa sahip olan dünyada doğru şeyi nasıl yapabilir?

İnsanlar etik olan ürünleri satın almalı. Fakat bunu söylerken hatırlamalıyız ki; etik olanı ve olmayanı bulabilmek için zamana ve kaynağa sahip çok azımız var. Bence, tıpkı Adil Ticaret gibi; kendimizi bir şeylerin tüketicisi olarak düşünmeyi bırakmamız gerekiyor. Bunun yerine kendimizi onların vatandaşı olarak görmemiz gerekiyor.


-Kahve bu vatandaşlığa giden yolda bize yardımcı olur mu?

Bence, bu kitabın okunmasının sebebi, kahve devletlerine yapılan vurguyla ilgili. Devlet hakkında romantik fikirler sunmuyor çünkü devlet çok korkunç şeyler yaptı. Bence asıl sorulması gereken soru şu; devletin yalnızca zenginler ve güçlüler için mi çalışmasını istersin; yoksa senin için mi bir şeyler yapmasını istersin? Bu açıdan bakıldığında; tarih, devletin kahve sektörü için daha iyi şeyler yaptığını gösteriyor ve gelecekte de daha başarılı kahve çiftçileri olabilecek.

11 Eylül 2019 Çarşamba

Eylül 11, 2019

French Press mi? Aeropress mi?




















Elle yapılan en popüler kahve demleme yöntemlerinden birisi Aeropress ve diğeri French Press’dir.
French Press diğer yönteme göre çok daha eski ve bu kahve demleme yöntemi dünyanın her yerinde zevkle içilen bir tadım ortaya sunuyor. Ancak; diğeri çok daha yeni, yaklaşık on senelik bir yöntem olmasına rağmen; kahve severleri oldukça etkilemeyi başarıyor.

Hangisinin sizin için daha iyi olduğunu merak ediyor musunuz?

Bu yazımızda Aeropress ve French Press arasındaki büyük farklılıkları ve bu iki yöntemin avantajlarını sizler için derledik.


French Press’in Avantajları:

French Press, (Fransız usulü basınçlı kahve olarak nitelenebilir); metal bir filtre ve cam kaptan oluşan basit bir sisteme sahiptir ve “filtre kahve” yapımı için kullanılan bir yöntemdir.

Bu sistemde yapmanız gereken tek şey; cam kaba kahvenizi koyduktan sonra üstüne 185 ile 205 santigrat derecedeki sıcak suyu dökerek, üç dakika kadar demlenmesi için beklemeniz. Demleme tamamlandığında, metal filtreyi aşağı doğru hafifçe bastırarak ittirip; demlenmiş kahvenizin tadını çıkarmaya başlayabilirsiniz.

Kulağa oldukça basit gelen bu demleme yöntemi daha karmaşık olmak zorunda değil ancak; biz yine de bu yöntemi farklı şekillerde kişiselleştirebileceğinizi de söyleyelim.

Mesela, eğer öğütülmüş kahve kalınlığı “coarse grind” (French Press için kahvenin kalın öğütülmesidir) değil ise; daha ince öğütülmüş bir kahve ile demlemek isterseniz, sadece demleme süresini kısaltmanız yine bu basit sistemle lezzetli bir kahve elde etmeniz için yeterli olacaktır.

Daha ince öğütülmüş kahveler Espresso için uygun olmakla birlikte; ev ortamında kahve çekirdeklerini öğütebileceğiniz bir değirmen kullanıyorsanız; French Press için bu kıvamı yakalamak her zaman mümkün olmayabilir. Bu nedenle öğütme sonucunda kahvenin aldığı kalınlığı ya da inceliği göz kararı bir şekilde anlayıp; kahvenizin demleme süresini kısaltıp uzatarak; kendinize en uygun olan tada bu şekilde karar verebilirsiniz.

Sonuç olarak; French Press ile daha uzun süre demlenen kahve daha sert ve acı bir tat verirken; daha yumuşak bir tat isterseniz; süreyi kısa tutmanız yeterli olacaktır.

Aeropress ile karşılaştırıldığında, French Press yöntemi ile demlenen kahvenin aromasının ve tadındaki koyuluğun daha fazla ortaya çıktığını söylemek mümkün. Bu etkinin nedeni sadece kahve kalınlığı ya da farklı kahve markalarının verdiği bir tat sonucu değil; French Press’in fiziki yapısı olan basınçlı metal filtresi ve geniş haznesiyle de ilgisi bulunur.

Kahve severler için French Press yönteminin hala bu kadar favori olmasının bir çok başka nedenleri de var:

-Bu yöntem oldukça ekonomik ve uygun fiyatlıdır.

-Bu yöntemle, yaratıcılığınızı kullanarak, evinizde farklı kahve çeşitleri de üretebilirsiniz. İlla ki yöntemin kendi ölçülerine uymak zorunda değilsiniz.

-Lezzetli bir kahve hazırlamak için 3 dakika kadar bir zaman harcarsınız.

-Kağıt filtreleri kullanmanıza gerek yoktur.

-Birden fazla kişi sayısı için bu yöntemle kahve demleyebilirsiniz. Çünkü, Aeropress tek seferde bir bardak kahve yapmanıza izin verir.


Aeropress’in Avantajları:

İsimleri birbirine yakın gibi görünse de; Aeropress’i diğer basınçlı sistemden ayıran bir çok faktör vardır.

Bu cihaz bir çok bileşene sahiptir; fakat ana farklılıklarından bir tanesi demleme yönteminin sadece bir bardak orana ya da kullandığınız “mug”a göre oluyor olmasıdır. Bu da demek oluyor ki; bu yöntemle aynı anda sadece bir fincan kahve yapabilirsiniz.

Ancak; bu yöntem yolculuklarınızda size daha rahat kahve demleme methodu sunar. Bununla birlikte, evdeyken herkesin kendisine özel kahve yapımı açısından diğerinden daha kolay bir yöntem olabilir.

Aeropress, daha çok Espresso makinelerine benzer bir yöntemin verdiği sonucu verir ve böylece sağladığı basınç ile kahvenin özünü tatmanız; French Press’e göre daha mümkündür. French Press salt kahve özünü tatmanızı sağlayamaz. Aeropress bu açıdan bakıldığında, Espresso ile neredeyse aynı tadı veren bir kahve yapmanıza olanak sağlar.

Özellikle ince çekilmiş kahveniz varsa; en iyi sonucu Aeropress ile alabilirsiniz. Bu şekilde demleme süreniz ise bir buçuk ile iki dakika arasında sürer.

Aeropress bir kit halinde size gelir. İçerisinde demleme haznesi, piston (itenek), kağıt filtreler ve filtre kapağı bulunur. Filtre kapağı kabın üstüne yerleştirilir, kahve haznenin içerisine konur ve ardından sıcak su bunun içine dökülür.

Kısa bir demleme süresi sonrasında, piston hafifçe aşağı itilir ve kahve bir kaba alınır.

Bu yöntemin tercih edilmesinin en önemli nedenlerinden bazıları ise;

-Bu yöntem ile elde edilen kahvenin tadı Espresso’ya çok benziyor. Bunun nedeni; French Press’e göre çok daha fazla basınçlı bir sisteme sahip olmasından kaynaklı.

-Cihaz oldukça rahat taşınabilir bir boyuta sahip. Bu nedenle istediğiniz her yere götürme konusunda kullanımı daha iyi bir cihaz.

-Bu cihazla kahve demleme süresi French Press’e oranla daha kısa sürüyor. Yaklaşık bir buçuk dakika demleme ile lezzetli bir kahve elde edebiliyorsunuz.

-Aeropress ile yapılan kahvenin tadı daha yumuşak içimli olmasına rağmen; etkisi daha güçlüdür.

-Son olarak ise; bu cihazın temizliği French Press’e kıyasla daha kolaydır.

Kahve severler için bu iki yöntem de oldukça uygun ve gayet iyi çalışan yöntemler olmasına rağmen; eğer bir tanesini tercih etmek isterseniz (özellikle evde kahve demlemek isteyenler); yukarıdaki açıklamalarımız ile kendi tercihlerinize en uygun olanını seçebilirsiniz.

Eğer kahveyi hızlıca demlemek; cihazı yolculuklarda kullanabilmek ve kahvenin Espresso’ya daha yakın bir tat vermesini istiyorsanız; doğru karar Aeropress cihazı olacaktır.

Öte yandan; yavaş bir demleme yöntemiyle size göre en iyi kahveyi yapma aşamasından hoşlanıyor ve kahvenin zengin aromalarının tadını almak istiyorsanız; French Press sizin için daha iyi bir alternatif olacaktır.



8 Eylül 2019 Pazar

Eylül 08, 2019

Bir Bardak Kahvenin İçinde Neler Var?

bir fincan kahve

Bir Bardak Kahvenin İçinde Neler Var?

Bir çoğumuz için sabah kalkma nedeni olan kahve MS 850 yıllarında Kaldi adında Etiyopya’lı bir çoban tarafından tesadüfen keşfedilmiş bir bitkidir. Günümüzde tiramisu, dondurma gibi pek çok farklı yiyeceğin içerisinde kullanılan bu bitki, gastronomi için karmaşık ve çeşitli bir lezzet alanı sunuyor. 

Kokusu ve lezzetiyle, kaliteli ve taze çekirdekten yapılan her kahve ise; güne bizi motive ederek; daha çabuk adapte olmamızı sağlıyor. Çalışırken, işe giderken veya sadece gün içinde keyif için içtiğimiz bir bardak kahve ile enerjimizin artışına ve moralimizin iyi yönde dönüşümüne çoğunlukla şahit olmuşuzdur. Bunun nedeni kahvenin içindeki çeşitli aromaların üzerimizdeki olumlu etkisiyle ilgilidir.

Kahvenin tıbbi özelliklerini tanımlayan ve batı kaynaklarında “Avicenna Bukhara” adıyla bilinen ilk eser, doktor ve filozof olan İbn-i Sina tarafından kaleme alınmış. Peki, üzerimizde çeşitli olumlu etkilere sahip olan bu lezzetli bitkiden elde edilen bir bardak demleme kahvenin içerisinde hangi bileşenler var ve arkasındaki bilim nedir?

Bu sorunun cevabı için “Maillard reaksiyonu”na bakmak gerekiyor. Maillard reaksiyonuna kısaca “kahverengileştirme etkisi” de diyebiliriz. Bu etkinin oluşması için gıdaya ısı temas etmesi gerekiyor. Bu esnada, gıdaların proteinlerdeki amino gruplarının, indirgenen şekerle birlikte yeni bir nitelik oluşturması sağlanıyor. Kahvenin farklı kokuları ve tatları, mevcut amino asit türlerine ve indirgenen şekerler ile oluşturulan çeşitli kombinasyonlarına bağlıdır. Bu şekilde ortaya sonuç olarak “melanoidin” adı verilen yüksek molekül ağırlıklı ‘pigment’, yani özetle “esmerleşme tepkimesi” ortaya çıkmış oluyor. Bu ortaya çıkan sonuç kavrulmuş kahvenin bir imzası gibidir ve bu reaksiyon ile birlikte çekirdeğin içindeki farklı lezzetler yani çeşitli aromalar ortaya çıkarılmış oluyor. 

Çiğ haldeki yeşil renkli kahve çekirdeklerine kıyasla (yaklaşık 250 aroma); kavrulmuş kahve çekirdeklerinde yaklaşık 800 aromatik kimyasal bileşim olduğu biliniyor. Çekirdekleri kavurarak kimyasal bir etkileşime maruz bıraktığımızda, farklı aromatik nüansların ortaya çıkmasını sağlarken aslında farklı bileşimlerden farklı aromaları elde etmiş oluyoruz. Mesela; “aldehitler” (aldehydes) meyveli bir lezzet verirken; “furan”lar karamel benzeri bir özü verir ve “pirazin”ler (pyrazines) ise toprak tadını andırır. 

Sonuç olarak; kahve çekirdeklerinin yetiştirildiği tarım alanları, farklı kavurma yöntemleri ve süreleri ile çeşitli başka etkenler, yani çiğ halde bulunan kahvenin toplanmasından işlenmesine kadar bir çok etken, kahve aromasının içindeki nüanslara ve doğal sonuçlarına çok yönlü olarak etki ediyor.

Peki, kahve içerisinde bulunan dört ana madde nedir?

Kafein:

Yüksek sıcaklıklarda son derece stabil olan kafein, kavurma işleminde hayatta kalır ve demleme sırasında kolayca çözelti haline gelir. Daha yüksek konsantrasyonlarda, kafein böcekler için mükemmel bir kimyasal madde olarak işlev görür.

Sitrik Asit:

Limonlarda ve diğer turunçgillerde çok iyi tanınsa da, sitrik asit kahvede bulunan yaklaşık otuz organik asitten yalnızca biridir.

Klorojenik Asit:

Potansiyel antioksidan olarak bilinen ve sayısız sağlık yararından sorumlu olan klorojenik asit, demlenmiş kahvede bulunan, acı ve buruk tadı veren bir bileşendir. Son araştırmalar, klorojenik asidin kan glukoz seviyelerini değiştirerek kilo kaybına yardımcı olabileceğini göstermektedir. Kavrulma şekline ve tüketilen miktarına göre bir bardak kahvede bulunan klorojenik asit miktarının 20 ile 675 mg arasında olduğu bilinmektedir.

Fenoller:

Klorojenik asit ve diğer birçok bileşiğin ayrışmasından oluşan fenoller (“guaiacol”-smoky,spicy gibi), koyu kavrulmuş kahvelerde bulunan sert acıların çoğundan sorumludur. Yüksek konsantrasyonlarda fenoller güçlü dezenfektanlar olarak hizmet eder.
Bu dört maddenin dışında bileşim olarak kimyasal açıdan aromatik özelliklerini sayarsak eğer:

“Kükürt” içeren (sulfured-containing) bileşim olarak;
2-furfurylthiol (roasted-coffee), 
3-methyl-2-buten-1-thol (amine-like, sulfurous), 
3-mercapto-3-methylbutylformate (catty-roasted), 
methanethiol (rotten cabbage); 

Yukarıda belirttiğimiz “aldehit”lerden ise; 
methylpropanal (floral,spicy), 
3-methylbutanal (fruity,malty), 
acetaldehyde (pungent,fruity), 
e-β-damascenone (honey,fruit-like) sayılabilir.

Bir yazımızda (buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz) kahvenin sağlığa olan yararlarından ve zararlarından kısaca bahsetmiştik. Bu yazımızda da bilimsel içeriğine kısaca göz atarken; kahvenin olumsuz bir özelliğine de dikkat çekmek istiyorum. Çok tüketilmesi ile kahvenin en çok bahsedebileceğimiz yan etkisi belki de midedeki asit oranını arttırarak ülsere zemin hazırlaması olduğu söylenebilir. Bunun önüne geçmek için bir bardak kahvenizin içine “kakule” (cardamon) ekleyerek aşırı mide asitliğine karşı önlem alabilirsiniz. Mide hassasiyeti olanlar veya önlem almak isteyenler için dip not olarak yazımızın sonuna bu bilgiyi de eklemiş olalım.

Bu bilgiye ek olarak, söylenebilecek son şey ise; dengeli şekilde, günlük sınırı aşmadan tüketilen kaliteli kahve, içerisinde bulunan bileşenler yani aromaları sayesinde, zihninize ve bedeninize olumlu yönde etki ederek, gün içinde daha zinde ve enerjik olmanıza katkı sağlayacağından; hepinize kahve dolu günler dilerim.
Eylül 08, 2019

Kafital ve Kahveleri



Starbucks gibi büyük kahve zincirlerinin Türkiye’ye giriş yapmasının ardından, 3. Dalga kahvecilerin pıtrak gibi açılmaya başladığını görüyoruz. Kahve delileri için, bu hız ve çeşitlilik, kahve ve mekan keşfetme açısından oldukça keyifli bir durum olsa gerek. 

Ben de bir kahvekolik olarak; İstanbul’da kahve çekirdeklerimi satın aldığım ve taze kahveleri nedeniyle sürekli uğrak noktam haline gelen, 3. Nesil kahvecilerden “Kafital Coffee Roastery”in sahibi Rafi ile bu kafelerin neden açıldığı ve kahve üzerine, oldukça bilgilendirici ve keyifli bir sohbet gerçekleştirdim.

Alternatif kahveciler genellikle kendine göre özel bir tarz belirleyerek farklarını ortaya koymaya çalışıyor. Kahve dünyası genel olarak son derece geniş bir tadım kapasitesine sahip olduğu için; çekirdeklerin çeşitleri ve kavurma profillerinin her işletmeye göre değişebildiğini sohbetimiz sırasında öğrenmiş oldum.

Kavurma teknikleri ve çekirdek seçimleri işletmecinin kendi damak zevkine ve müşteri profiline göre değişen 3. Nesil alternatif kahvecilerin; büyük zincirlerin yanında neden açılmaya başlandığını ve gerçekten de bu zincirlere bir alternatif oluşturup oluşturmadığını, gelin hep birlikte röportajı okuyarak keşfetmeye çalışalım.


Kafital’in çekirdeklerinden konuşalım biraz.Burada çekirdekleri kendin kavuruyorsun.Kavurma profiline neye göre karar veriyorsun?Kafital’e geldiğimizde hangi tür çekirdeklerle karşılaşıyoruz?

-Çekirdekleri dünyanın farklı bölgelerinden temin ediyoruz. Çekirdekleri herkes kendine özgü kavuruyor aslında. Bazısı, aromatik tatları alabilmek için az kavurur; bazıları ise orta kavurur. Mesela Starbuks gibi büyük kahve zincirleri çekirdeklerini genel olarak koyu kavuruyor. Çekirdeği ne kadar çok kavurursan bayatlamama süresi o kadar uzadığından, büyük kahve zincirleri çok kavurmayı tercih edebiliyor. Ancak; çekirdekleri çok kavurmak aromasının kaybolmasına neden oluyor.

Ben burada çekirdekleri hafif kavurum (city) ve orta kavurum ( city+) olarak tercih ediyorum.Kahve aslında meyve çekirdeği olduğu için, ne kadar az kavrulursa o kadar ekşi tatlar ortaya çıkmış oluyor. Bu nedenle bu tercihi orta kararda tutmaya çalışıyorum. Hem aromatik tatları kaybetmemeye hem de müşterinin yüzünü ekşitmeyecek bir tat elde etmeye çalışıyorum diyebilirim.

Her çekirdeğin türüne göre ise farklı kavurma tekniklerim var. Mesela filtre kahveyi “city” de kavuruyorsam; Espresso’yu “city+”da kavuruyorum.Daha da detaya inmem gerekirse eğer; bize önce yeşil ve çiğ haliyle numune kahve geliyor. Bu kahveyi kavurup ardından tadım yapıyorum.Tadımdan sonra ise kavurma profiline karar veriyorum ve bu profili oluşturuyorum.Böylece her çekirdeğin kendine özel bir kavurma profilini ortaya çıkarmış oluyorum.

Kafital’de ne tür kahveler yapıyorsunuz?

-Klasik kahve tekniklerinin yanı sıra; Chemex, V60 ve Aeropress gibi farklı demleme seçeneklerini sunuyoruz.


Kafital’de en çok tercih edilen kahve hangisi?

-Bu sorunun cevabı yaz kış değişiyor ancak; yazın en çok tercih edilen; Ice Latte ve Ice Americano diyebilirim. Kışın ise; filtre kahve, Latte ve Americano.

En çok tercih edilen kahve çekirdeğin hangisi?

-Guatemala Antigua Santa Rosa.

Peki, senin favori çekirdeğin hangisi?

-Costa Rica Tarrazu.

Kafital çekirdeklerini tercih etmem için bana bir kaç neden sayabilir misin?

-Sürekli güncel olarak kavrulma yaptığım için kahvenin en taze halini burada bulmanız her zaman mümkün. Ve ayrıca ürün çeşitliliğimiz de var. Yaklaşık 12 farklı ülkenin çeşitleri güncel olarak her zaman mevcut oluyor.

Çoğu 3. Nesil kahvecide bu kadar çeşit bulmanız belki pek mümkün olmayabilir. Çünkü genelde iki ya da üç çekirdek seçip sadece onları bulundurmayı tercih edebiliyorlar. Kafital’de ise; sadece bir kaç bölge ve yöreye ait değil; çeşitli tat ve zevke göre, çeşitli kahve çekirdeği seçeneklerini bulundurmayı tercih ediyorum.

Bununla birlikte, Kafital’i diğerlerinden ayıran en büyük özellik ise kahveyi taze tutması ve fiyatlandırma diyebilirim.

Kahve çekirdeklerinin aromatik özellikleri her mevsime ve tarım şartlarına göre değişiyor diye biliyorum.Bize bu konuyla ilgili kısa bir bilgi verebilir misin?

-Her ülkenin ve bölgenin kendine göre hasat mevsimleri var. Mesela bazısı Aralık-Şubat arası olurken; bazısı Ekim-Aralık arası oluyor. Bu hasat tarihlerinden sonra; çiğ ve yeşil yeni hasat kahveler gelmeye başlıyor ve tekrar tadım yapılıyor. O tadımla beraber tadım notları yeniden çıkartılıyor ve bu notları tedarikçiler bize yeniden sunuyor.

Her bölgenin sınıflandırılması ise birbirinden farklı ifadelerle belirtiliyor. Notlar içerisinde “izlenebilirlik”,”kahve bitkisi” ve “duygusal analiz&tadım” gibi ana başlıklar bulunuyor. Bu başlıklar altında ortaya çıkan yeni tadım özelliklerini inceliyorum ve bu incelemenin sonunda numuneler için bunların arasından seçim yapıyorum. Yani her hasat mevsimiyle birlikte tadım süreci tekrar başlamış oluyor. Çünkü çekirdeklerin aromatik özellikleri mevsime göre değişmiş oluyor.

Böylece yüzlerce kahve çeşidi ve farklı tedarikçilerin arasından kendime uygun olanını seçip; numune olarak kavurduktan sonra tadına tekrar bakarak karar veriyorum. Damak tadımıza ve müşterilere hitap edebilecek çekirdekleri seçip satışa sunuyorum.

Bazı büyük 3. nesil kahveciler tadımlarını kendileri tedarikçileri olmadan yapabiliyorlar. İki üç çeşit çekirdeği kendileri tadım yaparak içerik notu oluşturabiliyorlar. Bunu yapmalarının nedeni ise; bu çekirdeklerin sadece oradan alınmasını sağlayabilmek.


3. Nesil kahveciler neden var? Bu ihtiyaç neden doğdu?

-İnsanlar bayat ve kötü kahveden uzaklaşmak istedi.Her yerde bulunan büyük zincir kahvecilerin kahvelerini beğenmeyen insanlar; kendileri bir şeyler yapmak istediler. Daha iyi kahve içmek ve sunmak istediler. Aromalarının hissettirilebileceği ve taze kahveler…3. nesil alternatif kahvecilerin ortaya çıkmasının en büyük nedeni bu ihtiyaçtır.

Kaliteli kahveyi nasıl anlarız?

-Kahve paketinin üzerindeki etiketi incelemelisiniz. Etikette kahve ile ilgili tüm bilgiler mevcut oluyor. Bu bilgilerin içindeki sınıflandırmaya dikkat edebilirler. Mesela “grade-4” veya “grade-5” gibi ifadeler var ise; durup bir düşünmeleri gerekiyor çünkü “grade-1” ve “grade-2” gibi seçenekler var. Bu nedenle o kahveden çok da iyi bir şey beklenemeyebilir.

Zaten 3. Dalga kahveciysen eğer; nitelikli kahve içiyorsundur çünkü kahve tadımı yapıldığında bu kahveler puanlama alıyor.100 üzerinden 80 ve üzeri puan almış olan çekirdekler kaliteli olarak kabul ediliyor. Satıcının bunu bilmesi ve pakette belirtmesi gerekiyor. Dolayısıyla bu kahvecilerde bayat ya da kötü kahve içmeniz pek olası değil.

Bunun dışında çekirdeklerin farklı renklerde ve irili ufaklı olması da kalitesiyle ilgili bir sorun olduğu anlamına gelebilir. Satın alan kişi buna bakarak da bir kontrol sağlayabilir.

Kahve çekirdeği konusunda en başarılı bulduğunuz ülke hangisi?

-Bence Etiyopya’da yetişen kahveler çok iyi.Kolombiya’dakiler de iyi.

‘İtalyan kahvesi en iyisidir’ gibi bir algı ve kendi kahve makinalarım da İtalyan markası olmasına rağmen, bana kahveleri oldukça koyu geldiği için çekirdeklerini tercih etmemekteyim.

Kahve yapımı konusunda herkes sanki kendine göre farklı bir stil geliştiriyor.Mesela Latte yapımında bir standart yok gibi.Kimi yerde Flat White için küçük bardak kullanılırken kimi yerde aynı boy bardaklara ölçü değişikliği yapılarak sunulabiliyor.Bu biraz da yapanın yaratıcılığına kalmış bir şey midir?

-Hayır; her kahve yapımının evrensel standartları vardır. Latte; iki shot Espresso üstüne süt gibi bir ölçüyle yapılır. Bu evrenseldir. Başka bir yerde tek shot kahveye bol süt eklemek gibi farklılıklar yapılıyorsa eğer; bu maliyetlerle ilgili olabilir.’Sca’ kahve eğitimi alırken; herkes aynı şeyleri öğrenir. Bu standartlara ve kurallara uymak gerekiyor.

Kendin uyarlayamaz mısın? Tabiki uyarlayabilirsin..Yeni ve farklı şeyler üretmek güzel olabilir ama kuralları olanın dışına çıkmak da standartların değişmesine neden oluyor. Bu yüzden o yapılan şey Latte olmuyor mesela. Ona yeni başka bir isim verilebilir.

Evinde kaliteli kahve içmek isteyen ve kahve kültürünü evinde geliştirmek isteyenlere ne söylemek istersin?

-Eğer üşenmezse kendine demleme ekipmanı satın alabilir. Ocakta yapacaksa eğer Moka Pot alabilir. Ya da başka demleme yöntemlerine izin veren V60 ve Chemex kullanabilir. Bunlara ulaşamıyorsa; iyi bir filtre kahve de işini görecektir.

Aslında en önemlisi kahvenin taze olması. Bu nedenle el değirmeni satın alabilir. Taze çekilmiş iyi bir kahve ile kendi evinizde doyurucu bir kahve içilebilirsiniz.

El değirmeni alamıyorsa; kahveyi çektirip özel paketlerle ağzı iyice kapatılırsa bir iki hafta kadar tazeliğini koruyabilir. Vakumlu ya da kavanozlu bir sisteme koyarsa da tazeliğini koruyabilecektir. Benim en iyi yöntem olarak önerim çekirdek halinde alıp; kahvenin evde o an öğütülmesi. Çünkü çekirdekleri o an öğütmeniz aromanın kaybolmaması için her zaman en iyisidir. Ama bunu yapamıyorsanız, kahvenin taze kalması için (yüzde yüz olmasa bile) bir önceki söylediğim yöntemleri deneyebilirsiniz.

Bu yöntemler arasında tabiki lezzet farkı oluyor. Ben, V60 veya Chemex’i tercih ediyorum. Ya da Americano vari bir kahve içmek istiyorsam eğer; Moka Pot kullanıyorum.

Son olarak, tüm bu bilgilerin üzerine sormak istiyorum; sence kahve tadımı mı daha zor şarap tadımı mı?:)

-İkisi de zor. Biri diğerinden daha zor diyemem.

Kahve ve kahve aroması çok geniş bir alan. Aldığın aroma tadı çok çeşitli ve geniş. Tedarikçilerin bize sundukları yüzlerce kartta bu içerikler belirtiliyor. Bazı çekirdeklerin özellikleri ise koca bir kitap halinde.

Kafital, 2017 Ağustos’ta açılan minik ve tatlı bir 3. nesil alternatif kahveci. Kalabalıklara karışmadan, Kurtuluş’un bir sokağında kahve içmek istediğinizde, keyifli ve sakin bir kaçamak yapmanıza vesile oluyor. Kaliteli ve taze kahveler eşliğinde, saatlerce rahatlıkla çalışabileceğiniz bir ortam isterseniz eğer; uğramanızı tavsiye ederiz.

Kafital Roasters

Bozkurt Mahallesi Bilezikçi Sokak No. 54 
Pangaltı, Şişli, Istanbul
Tel: 0530 065 94 63
Instagram: @kafitalcoffee

Popüler Yayınlar