3 Ekim 2019 Perşembe

Bağımlılık mı? Bağlılık mı?

bağımlılık mı? bağlılık mı?

Psikoaktif bir madde olan kafein, günümüzde milyarlarca insan tarafından tüketilmektedir. Sadece kahvede değil; çay, çikolata ve enerji içeceklerinde de bulunan bu maddenin, bağımlılık yapıp yapmadığı uzun süredir tartışmalı bir konudur. Özellikle, kahve içmeden açılamayanların, kahve içmeden kendine gelemeyenlerin ve güne devam edemeyenlerin bağımlı olduğu düşünülebilir. Düzenli kafein almanın, gerçek anlamda bir “bağımlılık” olup olmadığını bir de biz inceleyelim.



Bağımlılığı Nasıl Tanımlarız?

Bazı araştırmalar kafeini, bağımlılık kategorisinde değerlendiriyor. 

Örneğin; 2010’da “Journal for Nurse Practitioners”da yayınlanan bir makalede “Kafein; tolerans, geri çekilme ve bağımlılık da dahil olmak üzere; bağımlılık yapan bir maddede bulunabilecek tüm özellikleri karşılamaktadır” diye bir açıklama bulunmakta. Ancak; 2006 yılında, “American Journal of Drug and Alcohol Abuse”da yayınlanan bir incelemede ise; amfetaminler ve diğer klasik uyarıcılardan farklı olarak, kafeinin; çok nadiren, kullanım zorundalığı hissi verdiği belirtilmiş. Buna karşın; Amerikan Psikiyatri Birliği’nin yayınladığı “Zihinsel Bozuklukların Tanısal ve İstatiksel El Kitabı”nda (DSM-5) ilk defa ‘kafein yoksunluğu’ndan bahsedilmiş. Buna ek olarak; kafein zehirlenmesi de DSM-5’te zihinsel bir bozukluk olarak listelenmiş.

Bağımlılık yapan bir maddenin bırakılmasını takip eden süreçte, kişinin madde yoksunluğundan kaynaklı yaşadığı sıkıntılara ‘geri çekilme semptomları’ denir. İşte, kafein tüketimini durdurmak da; baş ağrısı, yorgunluk, sinirlilik, depresyon ve konsantrasyonda zorluk gibi; geri çekilme etkilerine neden olabildiği bilinmektedir. Bahsedilen bu etkiler; zihinsel sağlık el kitabında, bir kişinin sosyal durumlarda ya da iş yerinde uygun şekilde çalışabilme ve davranabilme yeteneğine müdahale edebileceğini ifade ediyor. Ancak buna rağmen; DSM-5, kafeini “use disorder” listesine dahil etmedi. Bunun yerine sadece kafein kullanım bozukluğu olarak değerlendirip; “Conditions for Further Study” başlığı altında ele alarak değerlendirdi.

Diğer bağımlılık yapan maddeler gibi; kafein kullanımı da aslında fiziksel bir bağımlılık yapabiliyor. Çünkü düzenli ve sürekli kullanımda, beynimizde bazı kimyasal değişikliklere yol açabiliyor. Örneğin; beyin hücrelerimiz, kafein tarafından bloke edilen hücreleri telafi etmek adına daha fazla adenozin reseptörü üretebilir. Bununla birlikte, bu yüksek miktardaki reseptörler, daha fazla miktarda kafein tüketme isteğinizi arttırabilir. Bu durum, düzenli kahve içicilerin zamanla neden kahveye karşı bir tolerans oluşturduğunu da açıklıyor.

Öte yandan, kafein kaynağının aniden kesilmesi, beyninizden; adenozinin bağlanabileceği bir sürü serbest reseptörün de gitmesi anlamına gelebiliyor. Bu olduğunda, güçlü bir yorgunluk hissedebilirsiniz ki; kafein geri çekilme etkisinin ana nedeni olarak bu görülüyor. 

Bu açıdan değerlendirildiğinde, günlük kafein tüketimi fiziksel bir bağımlılık yaratabilirken; düzenli kahve tüketimi ise davranışsal bağımlılığı teşvik edici olarak görülebiliyor. Ancak; fiziksel bağımlılığın aksine, davranış bağımlılığı yaratan bu durum, kafein alımının kendisinden kaynaklanmıyor. Kahvenin tüketildiği sosyal çevre ve tüketime eşlik eden diğer duygular, bir bardak daha içmenizi her zaman teşvik eder ve böylece bu duyguyu tekrar tekrar yaşamak istediğinizde; davranışsal açıdan, bir alışkanlığa dönüşmesinden kaynaklı bağlılık yarattığı söylenebilir.

Yukarıda bahsedilen unsurların dışında; kahveye bağımlı olma riski çeşitli başka faktörlere de bağlı olduğu düşünülüyor. Mesela, uzmanlar bağımlı olma ihtimalinizin, kısmen genetiğinizden etkilenebileceğine inanmakta. Doğal olarak, düzenli kahve içicileri daha önce tarif edilen ve kafeine bağımlı hale gelebilecek bazı beyin değişikliklerine maruz kalma riskinde artışa sahip olabilmekteler. 

Şu an için belirsizliğini koruyan tek şey; günlük kafein alımında, vücudumuzun ve beynimizin fiziksel olarak adapte olmalarının ne kadar sürdüğüdür. Uzmanların genel olarak bildiği ve söylediği; geri çekilme etkilerinin, son kafein alımından itibaren 12-24 saat kadar kısa bir süre içerisinde ortaya çıkabildiği ve dokuz güne kadar da sürebildiğidir. Ancak burada önemli olan tek gerçek; bahsedilen semptomların genellikle ilk iki gün içinde zirve yaptıktan sonra yavaş yavaş azaldığıdır.



Kafein Bağlılığı


Kafeinin bu tartışmada yer almasının en önemli nedenlerinden biri de; dopaminle olan ilgisidir. Bir çok ilaç gibi, kafeinin de beyindeki dopamini arttırdığı doğrudur. Dopamin; hareketi, motivasyonu ve duyguları kontrol etmeye yardımcı olan bir kimyasaldır. Böylece, artan dopamin sinyali bir insanı daha uyanık ve dikkatli yapmaktadır. Çünkü kafein bu bahsedilen uyarıcı hissini tetiklediği için, uyarıcı olarak sınıflandırılır; ancak diğer klasik tehlikeli uyarıcılardan da farklıdır.

NIDA (National Institute on Drug Abuse for Teens), bağımlılığı; kullanan kişi olumsuz etkilere maruz kalmasına rağmen; bir maddenin, kontrolsüz veya zorunlu kullanımı olarak tanımlıyor. Halbuki, kafein; dopaminde ufak bir artışa neden olurken; beyindeki ödül devrelerini dengesizleştiren ve bağımlılığa neden olan büyük bir dalgalanma yaratmaz. Yani, diğer klasik uyarıcılar gibi, bağımlılık yaratabilecek kadar güçlü biyolojik değişimler yapmaz. 

Bu nedenledir ki; kafein bağımlılığı ile ilaç bağımlılığı arasındaki en belirgin fark; kahve içmeyi çok sevseniz bile onsuz yapabilecek olmanızdır. Kafeini bıraktıktan sonra; baş ağrısı, yorgunluk gibi sonuçlarla başa çıkabilir, yıkıcı ya da kendinize zarar verici davranışlarda bulunmazsınız. Yani, geri çekilme etkilerini çok hafif yaşarsınız. Bu açıdan değerlendirdiğimizde, dünyanın kafein takıntısı; bağımlılıktan daha çok, bağlılık olarak nitelendirilebilir. Bağımlılık kelimesi sıklıkla normalmiş gibi kullanılsa da; kafein bilimsel açıdan bağımlılık yapan bir madde kategorisinde kesinlikle değildir.

Buna ek olarak; davranışsal açıdan günlük kahve tüketimi bir alışkanlığa dönüşmüş ise; bu durumu daha çok duygusal bir bağlılık gibi görmek de mümkün. Öncesinde de bahsettiğimiz gibi; kahvenin kişide olumlu duygular uyandırması, sosyal çevre psikolojisi gibi etmenler duygusal bir bağlılık yaratmasında etkendir. 

Burada dikkat edilmesi gereken tek bir şey vardır; o da kafein kullanım miktarıdır. Çok fazla kafein vücuda zarar verici olabilir. Ancak; çok fazla olmuş olsa bile, gerçek bir uyuşturucunun hayatınıza yapabildiği uzun vadeli ve çok kötü etkileri gibi olmayacağından emin olabilirsiniz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Popüler Yayınlar