1 Ekim 2020 Perşembe

Ekim 01, 2020

Starbuk Karakterinden Kahve Zincirine


Jerry Baldwin, Gordon Bowker ve Zev Siegl; Starbuks’ın ilk kahve dükkanını, 1971 senesinde, tarihi Pike Place Çarşı’sında tek bir mağaza ile açtılar. Bu üç ismin ortak noktaları, üçünün de akademili ve kahveye aşık olmalarıydı. 

Seattle’da ilk dükkanlarını açmak için biraz borç aldılar ve ilk yatırımlarını bu şekilde yapmış oldular. Bu hikayenin belki de kahve kokusu dışında en güzel yanı, “Starbuks” isminin; Herman Melville’ın Moby Dick kitabındaki, dürüst ve sadık bir karakter olan Sturbuk’tan geliyor olmasıdır.

Açıldıktan bir süre sonra, kahve kavurma işinde girişimci Alfred Peet, Starbuks’ın kurucuları için büyük bir ilham kaynağı oldu. Hollanda’lı bir göçmen olan Peet; 1950’li yıllarda Amerika’ya Arabica kahveleri ithal etmeye başladı. 1966’da Berkley’de, ithal ettiği birinci sınıf kahve ve çaylarıyla, Peet’s Coffee and Tea adında bir dükkan açtı. Peet’in başarısı Starbuks kurucularına ilham odu ve Starbuks’ın iş modelinin temeli; yüksek kalitede kahve çekirdekleri ve ekipmanlarının satışı üzerine kuruldu. Böylece; Peet, Starbuks’ın yeşil kahve çekirdeklerinin de ilk tedarikçisi oldu.

Daha sonra, Starbuks’ın üç ortağı, Hollanda’dan kullanılmış bir kahve kavurma makinesi satın aldı. Baldwin ve Bowker; Alfred Peet’in kavurma tekniklerini deneyerek, kendi karışımlarını ve lezzetlerini yaratmayı denediler. 

1980’lerin başında ise; Starbuks, yüksek kalitede taze kavrulmuş kahveleriyle rakiplerinin arasından sıyrılarak, Seattle’da dört tane daha kahve dükkanı açtı. 1980’de Siegl, bu üç ortaktan ayrılıp başka işlerin peşine düşünce; Baldwin şirketin başına geçti.

1981 yılında, Starbuks’ın kahve makinalarını satın aldığı; mutfak ekipmanları ve ev eşyaları üreten İsveç’li şirket Hammarplast’ın satış temsilcisi Howard Schultz; şirketin büyük siparişlerini farkedince, kendilerini ziyaret etme kararı aldı. Schultz yaptığı bu ziyaretten o kadar etkilendi ki; Starbuks’ta kariyer yapmaya karar verdi ve 1982 yılında pazarlama müdürü olarak işe alındı.

Schultz; burada, müşterilerin mağaza içinde, kahvelerle ilgili bilgi noksanlığı nedeniyle kendilerini tedirgin hissettiklerini farketti ve müşterilerin şirketin ürünlerini öğrenmesini kolaylaştıran broşürler üretti.  Aynı zamanda, müşteri dostu satış becerilerinin geliştirilmesi için mağaza çalışanlarıyla birlikte bu yönde çalışmalar yürüttü.

Schultz’un, Starbuks’ın geleceği için attığı en önemli adım ise; 1983 yazında Milano’daki uluslararası ev eşyaları gösterimine katılmasıdır. İtalya’dayken, bu ülkenin kafelerinden öylesine etkilenmiştir ki, Starbuks’ta da benzer bir şeyler yapmayı düşünmüştür. Fakat, Baldwin ve Bowker, Starbuks’ın geleneksel iş modelinden sapması konusunda pek de hevesli değillerdi. Starbuks’ın kesinlikle bir kahve ve kahve ekipmanları satıcısı olarak kalmasını; espresso ve cappucino sunan bir kafeye dönüşmesini istemediler. 

Schultz bu nedenle 1985 yılında Starbuks’tan ayrılarak, birden çok şehirde, ıI Giornale adında kendi kahve zincirini kurdu. 1987 Mart’ına geldiğimizde ise; Baldwin ve Bowker, Starbuks’ı satmaya karar verdiler ve Schultz; şirketi hemen satın aldı. 

Bundan sonrasında ise; tüm operasyonlarını Starbuks altında birleştirdi ve kahve çekirdekleri, ekipmanlarıyla, diğer ürünleri sattığı bir dükkan haline getirdi.

Şirketin büyümesi; 1992 senesinde halka açıldıktan sonra başladı. Bu dönemden itibaren göz kamaştırıcı bir genişleme ve büyüme dönemine girdi. 1996 yılında, Kuzey Amerika dışında da mağazalar açmaya başladı ve kısa bir süre içinde, dünyanın en büyük kahve zinciri haline geldi. 

21. Yüzyıl başlarında Starbuks dünya çapında düzinelerce ülkede varlığını sürdürmeye devam ediyor. 2003 yılında kahve dükkanlarında yemek de satılmaya başlanan Starbuks’ta; 2016 senesinde Shultz yerine Kevin Johnson; 2018 senesinde ise Myron Ullman geldi.

Bugün Starbuks’ın, 65 ülkede 21 binin üzerinde mağaza bulunuyor. Başlangıcında olmasa bile, büyüme sürecinde İtalya kafelerinden ilham alınarak geliştirilmesine rağmen; Starbuks, İtalya’da ilk defa 2018 yılında Milano’da bir şubesini açtı. 

Dünyanın en büyük Starbuks’ı ise; 2019 yılında Chicago’da açılan “Starbuks Reserve Roastery”dır.




10 Temmuz 2020 Cuma

Temmuz 10, 2020

Yağ Yakımını Hızlandıran Kahve

Pandemi günlerinin belirsizliğiyle yaşamaya devam ederken; karantina süresince, kahve dükkanlarından mahrum kalan bir çok kahve aşığı, evinde kahve köşesini kurdu ve bir barista olma yolunda ilerledi. Bir yandan evde, dışarıdaki gibi güzel bir kahve yapmanın yöntemleri öğrenilirken; bir yandan da mutfakta geçirdiğimiz normalden daha fazla uzun süreler, ani kilo alımları yaşamamıza neden oldu. Şimdi ise; yaz günleri başlamışken; hızlıca aldığımız kiloları vermeye çalışanlar kimler?:) 

Bugünkü yazımızda, alınan bu fazla kiloları vermeye yardımcı olacak olan ve evde kolayca hazırlayabileceğiniz bazı kahve çeşitlerinden bahsedeceğiz. 

Aralıklı Oruçta Kahve 

Son dönemlerin popüler diyet-beslenme programı olan aralıklı oruç (intermittent fasting) uygulayanların saysı gün geçtikçe artıyor. Bu beslenme programında belli bir süre aç kalırken; belli bir süre diliminde ise istediğinizi yiyebiliyorsunuz. Aç kaldığınız süre içinde ise; yağ yakımı gerçekleşiyor. Peki kahve bu beslenme programının neresinde yer alıyor? 

Öncelikle, aralıklı oruçtaki beslenme düzenine bir göz attığımızda; bazı beslenme süreleriyle karşılaşıyoruz. Örneğin: 16 saat açlık ve 8 saat yeme dilimi ile 18 saat açlık 6 saat yeme dilimi gibi döngülerden oluşan; bir çok farklı çeşidi bulunuyor. Özellikle; sabah kahvaltısını atlamak ya da akşam yemeğini es geçmek gibi öneriler bulunan bu diyet ve beslenme programının en güzel yanı ise; aç kaldığınız zaman diliminde istediğiniz kadar sade kahve tüketebiliyor olmanız. Oruç tuttuğunuz dönemde kahvenizin içine süt eklemeniz önerilmiyor ancak; yeme dönemindeyken kahvenize şeker dışında istediğiniz kadar süt eklemekte özgürsünüz. 

Hindistan Cevizi Yağlı Kahve

If (intermittent fasting) programını uygularken; spor yapmaya devam edenler; özellikle sabahları içine hindistan cevizi yağı konulmuş sade bir fincan kahve içiyor ve bunun enerjiyi çok fazla arttırdığını; spor yapmaya da motive edici olduğunu belirtiyor. 

Yağ yakmaya çalışırken vücuda yağ almak size biraz anlamsız gelmiş olabilir. Ancak işin gerçeği, diyet döneminde de vücuda alınan düzgün yağlar vücuda kaliteli yağ almanızı sağlarken, aynı zamanda da metabolizmanızı hızlandırıp, vücuttaki depoladığınız yağları eritmeye yardımcı oluyor. (Ayrıca sadece hindistan cevizi yağı değil; tereyağı ve zeytinyağı gibi kaliteli yağlar da aynı etkiyi vücutta yapmaktadır). Bu yöntem, yani sade kahvenizin içine hindistan yağı ekleyerek tüketmek; sabah kahvaltısını atlayıp, kahvaltıyı öğlen 12 gibi yemeyi tercih eden ve spor yapanların daha çok tercih ettiği bir tüketim biçimi gibi görünüyor. 

Kahvenizin içine hindistan cevizi yağı koymak; gerçekten de lezzetli bir tat sağlıyor. Bunu sadece filtre kahve veya demlediğiniz herhangi bir kahveye koymak dışında; aralıklı oruç süresinde içeceğiniz türk kahvesinin içerisine de ekleyebilirsiniz.

Her şekilde bu içimi deneyimlemiş biri olarak; bu tür kahveyi tadımlamanızı oldukça tavsiye ederim.  

Tarçınlı Kahve 

Bunun dışında; kahvenize biraz toz tarçın ya da çubuk tarçın ile hindistan cevizi yağı eklerseniz; yine metabolizmanızı hızlandırmaya yardımcı olan ve kendinize tadından da ödün vermeyecek bir kahve hazırlamış olursunuz. Demlediğiniz kahvenin içine çubuk tarçın koyacaksınız; 3-4 dk kadar bekletip; sonra çıkarabilirsiniz. 

Toz tarçını ise; demlediğiniz kahvenize ekleyip, kahvenizi bir karıştırıcı ile karıştırabilirsiniz. Bu karışımı Türk Kahvesi ile denediğinizde de gerçekten çok lezzetli bir içim yakalayabiliyorsunuz. Türk kahvenizi pişirmeden önce toz tarçın ve hindistan cevizi yağını ekleyin; ondan sonra kahvenizin köpürmesini bekleyin. 

Matcha’lı Kahve 

Yine son dönemlerde çok popüler hale gelen; yağ yakımını ve metabolizmayı oldukça hızlandıran matcha tozu ile de lezzetli bir kahve yapabilirsiniz. Matcha’nın tadı, kendi halinde pek lezzetli olmasa da, sade kahve severler için içimi çok da zor olmayacaktır. Eğer ki; bu karışımın tadını koyu ve acı bulursanız; içerisine bir adet Stevia ekleyerek de tüketebilirsiniz.

Matcha’lı kahve hazırlarken; matcha tozuna biraz kaynamış su ekleyerek, bambu veya tahta bir kaşıkla iyice karıştırdığınıza emin olun. Ardından, homojen bir yapıya ulaştıktan sonra içerisine demlediğiniz kahvenizi ya da dilerseniz kahve makinanızda hazırladığınız espressonuzu ekleyebilirsiniz. Ayrıca bu karşıma buz ekleyerek; soğuk halde de tüketebilirsiniz. Eğer aralıklı oruçtaysanız ve yeme dilimi içerisindeyseniz; bu karışıma bir de süt de ekleyebilirsiniz. Süt köpürtücünüz de var ise; onunla keyifli bir süt köpüğü elde ederek, güzel bir içim yakalayabilirsiniz.

Daha önce de belirttiğimiz gibi; oruç tuttuğunuz zaman dilimi içerisindeyken süt tüketmeniz önerilmiyor. Çünkü vücuda yağ alımı bu dönemde kesinlikle yasak. Ancak; yeme diliminde bu önerilerimizin içindeki çeşitlerden istediğiniz birini yaparken; içerisine süt de ekleyerek kendinize daha keyifli bir kahve içimi yaratabilirsiniz.

30 Haziran 2020 Salı

Haziran 30, 2020

Moc Topağacı'nda Kahvenin İzinden

Alternatif kahvecilerden Moc; İstanbul’daki bir çok şubesiyle göze çarpıyor. Nişantaşı Topağacı şubesinde baristalık yapan Veysi ile; kahveler ve özellikle de soğuk kahveler üzerine kısa bir söyleşi gerçekleştirdik. 

Buranın hayvan dostu bir işletme olduğunun altını çizen Veysi; kitap, kedi ve kahve severlerin rahatlıkla gelebileceği bir mekan olduğunu belirtiyor. Siz de kahve tutkunu bir baristanın elinden kaliteli kahve içmek ve keyifli bir ortamda yorgunluğunuzu atmak isterseniz; Moc Topağacı'nı ziyaret edebilirsiniz.

1)Biraz bize kendinden bahseder misin?

Kahve sektörüne 4 yıl önce giriş yaptım. Ondan önce kahveye dair pek bir bilgim yoktu. Yıllarca kahve ile ilgili bir şeyler yapmak istiyordum ama nereden ve nasıl başlayacağımı bilmediğimden; biraz çekiniyordum. Sonra bir sabah bir aydınlanma yaşadım: ). Çalıştığım işten ayrıldım ve kahve ile ilgili araştırmalar yapmaya başladım. Kahve barında çalışıp; işin mutfağını öğrenme arzusu vardı içimde. Yaklaşık bir yıl sonra bir kafede işe başladım. Çok mutluydum. Bu süre zarfında bazı eğitim veren işletmeler ve insanlarla tanıştım. Ardından, İstanbul Kahve Akademisi'nden SCA (Specialty Coffee Association ) modülünde kahve eğitimi aldım.  Çeşitli kahvecilerde çalıştıktan sonra ise; şu anda MOC bünyesinde; MOC Topağacı şubede, kahve yapmaya devam ediyorum.

2)Bildiğim kadarıyla neredeyse her gün kahve tadımı yapıyorsun; en çok tercih ettiğin kahve çekirdeği profili nedir?

Evet, her gün kahve tadımı yapıyorum. Meyvemsi ve asiditesi yüksek kahveleri seviyorum. Daha çok; Afrika çekirdeklerini tercih ediyorum. Etiyopya ve Kenya çekirdeklerine karşı koyamıyorum. Elbette ki farklı ülkeler, farklı varyeteleri de deneyimliyorum. Bunu hem damak tadımı geliştirmek; hem de insanların deneyimlerinden çıkan sonuçları görmek ve tatmak için yapıyorum. İnsanın, insan merakının, insan ilgisinin, insan emeğinin şaşırtan sonuçları ile karşılaşmak bana keyif veriyor; beni mutlu ediyor. 

3)Okurlarımız için evde kaliteli kahve deneyimi için önerebileceklerin neler?

Evde veya kafede kaliteli kahve için öncelikle kaliteli ve taze kahve çekirdeklerine ihtiyaç var. Sonra ise; su ve ekipman... Bu nedenle, taze öğütülmüş kahve şart. Evde bir el değirmeni mutlaka olmalı. Sonra tartı, termometre ve kullanmak istediğimiz kahve ekipmanı.. Kalite için; ölçüm şart. Sürdürülebilir olması veya yapmak istediğimiz değişikliklerde bize kolaylık sağlaması için de öyle. Örnek verecek olursam; bir kahveyi demledim ve kahve gramajı, kahvenin öğütüm ayarı, su miktarı, suyun ısı derecesi ve demleme sürelerini tuttum. Kahve diyelim ki istediğimden biraz yoğun olmuş ve biraz da acılaşma var. Bu noktada; nerelere müdahale edebileceğimi bilirim. Süre ve ölçüler yol göstericidir. Koyu kavrulmuş kahve çekirdeklerinden uzak durulmalı. Mümkün ise coffee shoplardan kahve çekirdekleri temin edilmeli. 

4)Yaza girdiğimiz bu dönemde, evde en pratik soğuk kahveyi nasıl yapabiliriz?

Evde en pratik soğuk kahve; Cold Brew demleyerek yapılabilir.  Öğütülmüş kahveyi cam bir kaba koyarak; üzerine oda sıcaklığında suyu ekleyin. Ortalama bir gün beklettikten sonra, bunu süzüp; soğuması için bir süre dolapta bekletin ve buzla servis yapabilirsiniz... Ya da moka pot ile demlediğiniz kahveyi, buz dolu bardağa dökerek; Ice Americano’ya benzer bir kahve de elde edebilirsiniz.

5)Yaz döneminde yaptığın kahve çeşitlerinden en çok tercih edilen hangisi?

Yaz döneminde, Moc’da en çok yaptığım kahve çeşitleri; Ice Americano, Ice Latte ve Cold Brew….

6)Saatlerce demleme yöntemiyle yapılan soğuk kahve ile ilgili bize biraz bilgi verebilir misin?

Moc Topağacı’nda Cold Drip yöntemiyle demleme yapıyorum. Yaklaşık bir gün sürüyor bu işlem. Tabi bu süre; kullandığım kahve, su miktarı ve damlamanın akış hızına bağlı olarak değişkenlik gösterebiliyor. Kahve, bu yöntemle suya uzun süre maruz kalıyor. Demlemede soğuk su kullanıldığı için çözülme de haliyle daha yavaş oluyor. Demlemenin sonunda çok aromatik, çok yoğun, ferah bir kahve çıkıyor ortaya. Ben kahvenin viski hali diyorum ona: ). İçimi ve servisi de biraz benziyor. Bir bardağın içine buz koyup; üzerine Cold Brew ekleyip, servis yapıyoruz. Yoğun bir kahve olduğu için; bazen birazcık süt ekleyen de oluyor. Bu lezzeti denemeyen var ise; zincir kafeler dışında ki coffee shoplardan denemelerini tavsiye ederim.

7)Moc Topağacı'nda kahve severler için önerdiğin şiddetle denemesini önerdiğin kahve çeşitleri neler?:)

Australlian Cappuccino, Kenya V60 Filtre kahve, Espresso Romano, Cold Brew ve Cappuccino denemelerini öneririm.


@coffeeworker_ 
@mocyopagaci
@mocturkiye

Adres: Teşvikiye, Hacı Emin Efendi Sk. 63/A, 34365 Şişli/İstanbul

16 Haziran 2020 Salı

Haziran 16, 2020

Koşudan Önce ve Sonra Kahve Tüketimi



Bazı insanlar, koşudan önce kahve içer ve asla bir sorun yaşamazlar. Fakat bazı insanlar ise; koşudan önce kahve içerse, mide ekşimesi gibi sorunlar yaşayabiliyorlar. Eğer, midenizle ilgili bir sorununuz yoksa ve sabahları kahve içmeye ihtiyaç duyuyorsanız; kahveyi koşunuzdan önce içmeniz öneriliyor. Ancak, koşudan önce kahve içmenin artıları ve eksileri var mı; öncelikle bunlara bir bakalım.

Koşu Öncesi Kahve İçmenin Artıları ve Eksileri 

Artıları:

-Zihinsel dikkat uyanıklığını destekler,
-Yağ yakımını hızlandırır,
-Hızı arttırabilir,
-Efor harcama algısında azalmaya neden olur.

Eksileri:

-Sindirim sorunları yapabilir,
-Baş ağrısına neden olabilir,
-Sinirliliğe neden olabilir,
-İdrarda artışa neden olabilir.

Artıları ve eksilerini; “yararları” ve “dezavantajları” ile; iki ayrı başlık altında ayrıntılı bir şekilde ele alalım:

Yararları Nelerdir

Koşudan önce; veya sporcu iseniz yarışmalardan önce, bir fincan kahve içmenin olumlu anlamda bir etkisi olduğunu görebilirsiniz. Kahveden kast ettiğimiz şey aslında kafein alımıdır. Kafein; antrenman öncesi tercih edilen bir takviyedir. Aslında, yapılmış bir araştırmaya göre, Olimpiyat sporcularının üçte ikisinden fazlasının, performanslarını arttırmak için kafein kullandığı tespit edilmiş. Kafeinin; kolayca ulaşılabilen ve çeşitli şekillerde bulunabilmesinden dolayı, kolay tercih edilebilen bir takviye olduğu söyleniyor. 

Kafein hakkında, bildiğimiz gibi uzunca bir süredir çeşitli bir çok araştırma yapılmıştır. Bu geniş kapsamlı çalışmalar çoğunlukla olumlu bulgularla sonuçlanmış. Yapılan çalışmaların ışığında; koşu öncesi alınan kafeinin; performansı ve dayanıklılığı arttırdığı ifade edilebilmektedir.

Bu belki, yine de her sporcuda değil; bazı sporcularda geçerli olabilir. Çünkü, kafeinin efor algısını azalttığı bilinmektedir. Yani, kafein aldıktan sonra; ne kadar spor yaparsanız yapın sanki vücudunuzu yeterince zorlamamışsınız gibi hissedebilirsiniz. Yeterince zorlanmadığınızı düşündüğünüzde, daha uzun süreli çalışmaları sürdürebileceğiniz düşünülüyor.

Kafein ayrıca hızlı koşmanıza yardımcı olabilir deniyor. Küçük bir çalışma; kafein alımının, iyi eğitimli rekreasyonel koşucularda, 5K yarışlarını daha hızlı koşmasına yardımcı olduğunu göstermiş. Yarış sürelerindeki artış sadece %1 gibi bir oran olmuş ancak; çoğu koşucu bitiş zamanı geldiğinde; kazanmaya oldukça istekli ve azimli olarak tespit edilmişler. 

Koşucularla ilgili yapılmış araştırmaların devamında ise; ayrıca, kafeinin zihinsel anlamda uyanıklılığınızı arttırdığı, ruh halinizi iyileştirdiği ve sıkı çalışma arzusunu da arttırdığı görülmüş.

Tabiki, düzenli kahve içen herhangi biri bilir ki; sabahları kafein alımı, beyninizi ve vücudunuzu hareket ettirmeye yardımcı olabilmektedir. Her gün kahve içmeye alışmış kimseler ise; bunun oldukça farkında olduğu için, kafein tüketimine devam ederler.


Dezavantajları Nelerdir

Herhangi bir egzersiz takviyesi gibi; kafein kullanmanın da bazı olumsuz yönleri olabiliyor. Mesela, kafein bir idrar söktürücüdür. İdrar yapma sıklığını ve aciliyetini arttırabilir. Koşucular için bu durum ayrı bir sorun teşkil edebilecektir. 

Buna ek olarak; koşu öncesi içtiğiniz kahveye, özellikle süt ya da başka malzemeler ekliyorsanız; sindirim sistemi ile ilgili çeşitli sorunlar da yaşayabilirsiniz. Kafein, müshil potansiyeline sahiptir. Bu nedenle bazı insanlarda ishale neden olabilir.

Kafeine duyarlı bazı hassas kimselerde ise; kafein alımı; baş ağrısı veya stres, heyecan gibi titreme yapan fiziksel bazı tepkimelere neden olabilir. Bunlar meydana gelirse; koşu konforunuz olumsuz olarak etkilenecektir.

Son olarak; bu çalışmaların kapsamı ne kadar geniş çaplı olursa olsun; yine sınırlı kalmış olduğunu görüyoruz. Ve bununla birlikte, tüm bulgular da pozitif olamamış. Örneğin, bir çalışmada; koşucular üzerinde, kafeinli kahve ile kafeinsiz kahve kıyaslaması, 800 metrelik bir koşu kapsamında yapılmış ve kafeinli kahvenin, kafeinsiz kahveye kıyasla; koşucuların üstünde fazladan bir fayda sağlamadığı tespit edilmiş.

Araştırdığımızda, kafeinin; koşu performansı üzerindeki faydalarını inceleyen pek çok çalışma; kapsamı bakımından küçük kalmış olduğu ve çalışmaların bulgularının tutarlı olamadığı görülebiliyor. Ancak, uzun lafın kısası, kafein bazı koşucuların performansını arttırabiliyor; ama tümünü de değil.

Kafein Alımı Ne Zaman Olmalı

Eğer, sabah spor koşuyorsanız; yola çıkmak için ayakkabılarınızı giymeden önce, bir fincan kahve kapmanız muhtemeldir. Fakat bazı koşucular, ek yararları nedeniyle, kafeini koşu sırasında ve sonra tüketmeyi tercih ediyor. 

Koşudan Önce Kafein

Koşu sırasında bir çok fayda sağlayabileceğinden dolayı; kafein alımı, genellikle koşu öncesi tercih edilebiliyor. Farklı çalışmalar; tüketilmesi gereken farklı miktarlar öneriyor. Bilinen ve genel olarak önerilen kafein dozları ise; vücut ağırlığının her kilogramına göre, üç ile yedi miligram kafein arasında değişiyor. Ancak; çoğu önemli kaynak, kilogram başına 5 mg gibi bir doz alımını öneriyor.

Sizin için yarış öncesi en iyi kafein doz alımı ise değişebilir. Bu nedenle, vücut ağırlığının kilogramı başına, 2-3 mg ile başlayan dozları deneyebilir; eğer gerekirse sonradan arttırabilirsiniz. Ancak; vücut ağırlığının kilogramı başına 7 mg’dan daha yüksek dozlar genel olarak tavsiye edilmiyor.

Örneğin; 68 kg vücut ağırlığı olan bir koşucuysanız; önerilen doz yaklaşık 340 mg kafein olur. Bir fincan kahve yaklaşık 95-100 miligram kafein içeriyor. Bu yüzden tam dozu almak için üç bardaktan biraz fazla içmeniz gerekebilir. 

Çoğu kaynak ise; kafein alımının zamanlamasında bir sorun olmadığını ifade ediyor. Koşunuzdan bir saat önce veya daha uzun süre önce kahve içilse bile, yine de kafeinin sağladığı avantajlardan yararlanılabiliyor. Çünkü kafeinin etkilerinin saatlerce sürdüğü biliniyor. Bu nedenle, illa koşunuzdan hemen önce kahve içmeyi denemenize gerek yok. 

En mantıklı olan; size en uygun dozu ve zamanı bulabilmek için, önerilen en düşük miktardaki dozda başlayıp; vücudunuzun bu oranlara nasıl tepki verdiğini görmek olabilir. Bunlara ek olarak, bir yarışa katılacaksanız; yarış gününde yeni bir şey denememek gerekiyor. Çünkü, önceden deneyimlemediğiniz kafein alımını, yarıştan önce ilk defa denerseniz; farklı olumsuz etkilerin ortaya çıkabileceği belirtiliyor.

Koşu Sırasında Kafein

Bazı koşucular yarışdan önce kahve içmeyi tercih ederken; bazıları ise, koşmaya başlayana kadar kafein alımını geciktiriyor. Çünkü bu şekilde, yarış ortasında bir güç artışı elde edebiliyorlar. Sadece kahve içerek değil; kafeinli sakız ya da kafeinli enerji jelleri ile de, koşu esnasında kolayca kafein alımını mümkün hale getirebiliyorlar. Ya da diğer spor takviyelerini deneyerek de bunu gerçekleştirebiliyorlar. 

Siz de koşu sırasında kafein takviyesini denemek isterseniz eğer; hangi spor besin takviyesinin kafein içerdiğini görmek için, paket üstünde yazan bilgileri kontrol etmeniz gerekiyor. Bir çok ürün; amino asitler, sodyum ve bazı çabuk enerji veren fruktoz gibi çok çeşitli ve farklı katkı maddeleri içerebiliyor.

Enerji jellerinde bulunan kafein; vücutta çok çabuk bir şekilde emilir. Böylece, yarış sırasında bu jellerden kullandığınızda, etkileri için çok uzun süre beklemeniz gerektiğiyle ilgili endişe duymanıza gerek kalmaz.

Koşudan Sonra Kafein

Tüm bu anlatımlarla beraber; koşudan sonra kahve tüketmek mantıksızmış gibi görünse de; kahve ya da kafeinli bir içeceği koşudan sonra içmek yine fayda sağlayabiliyor. Yapılan çalışmalardan biri gösteriyor ki; özellikle kilo vermek için karbonhidrat yakımına yönelik yapılan bir egzersiz sonrasında; kafein tüketmenin, kas gelişimine katkısı var.

Buna ek olarak; kahvenin zihinsel anlamda, dikkat uyanıklığı yaratmasından dolayı; sabahları koşu yapan ya da yarışan koşucuların egzersizden sonra kahve içmesi, günün ilerleyen saatlerinde işe odaklanmaları ve işteki performansları açısından destek sağlıyor. 

Bu kahve tüketim biçimi, benim de kişisel olarak tercih ettiğim bir kafein alımıdır. Genellikle yorucu bir günün üzerine, yorgunluğumu atabilmek için kahve içmeyi tercih edebiliyorum. Ya da yine aynı şekilde, spor yaptıktan sonra yorgunluğumu atabilmek ve güne daha çabuk adapte olabilmek için; kahve içerek, süreci hızlandırıyorum.

Son olarak; kahve içmenin vücuttaki yağ kullanımını iyileştirdiğine dair bazı kanıtlar olduğu ortaya çıkmış. Özellikle zayıflamaya çalışan koşucular için kahvenin bu yararı yardımcı ve destek niteliğinde olabiliyor. Ancak böyle bir amaç için, dikkat etmeniz gereken şey; kahvenizi sade içmektir. 

Kahve ve Koşma İle İlgili Mitler

Kafein bir yarışta performansınızı arttırıp veya efor algınızı azaltabilirken; koşu hızınızı önemli ölçüde azaltamaz veya koşuyu zahmetsizmiş gibi de hissettiremez. Buna ek olarak; bazı koşucular daha fazla kafenin daha iyi olduğunu düşünmektir ve hissetmektedir. Ancak bu her zaman böyle olmayabiliyor. Yarış gününde çok fazla kafein tüketimi titreme ve sinirliliğe yol açabiliyor. Bu da doğal olarak; gerçekleştirmeniz gereken odağı sizden uzaklaştırmaya neden olabilecektir. 

Kafein ya da kafein içeren içecekler bazı yararlar sağlayabilirken; akıllı ve mantıklı bir egzersiz sisteminin yerine geçemeyeceği kesindir. Büyük bir yarıştan önce yaptığınız egzersizlerde, kilometrelerce bir fark koyamadıysanız; kahve içmek de, yarış sırasında, büyük bir fark yaratmayacaktır. 

Ayrıca, kafeini çok sık tüketmek de, bir süre sonra problem yaratmaya başlayabilir. Her antremandan önce çok fazla kahve tüketiyorsanız; vücudunuz etkilere zaten alışkındır ve böyle bir durumda, yarış gününde ihtiyaç duyduğunuz yararları hissetme olasılığınız daha düşük hale gelebilir.

Son olarak; kahve ve dehidrasyon (vücudun su kaybetmesi) hakkında da bazı mitler bulunuyor. Kafein idrar yapma ihtiyacını arttırsa da; dehidrasyon riskini arttırmıyor gibi görünmektedir. Bununla birlikte, koşucuların; koşudan önce ve sonra su gereksinimlerini de ortadan kaldırmıyor. Kısacası, kahve içmek; özel olarak, dehidrasyona neden olmamaktadır ve koşucuların genel olarak koşudan önce ve sonra su ihtiyacını olumsuz yönde etkilememektedir.

Kahvenin Kalorisi ve Beslenme İpuçları

Kahve tüketim şekliniz; vücut ağırlığınızı ve koşu performansınızı etkileyebiliyor. Bir bardak sade kahve neredeyse sıfır kaloridir ve içerdiği mikro besinler; az miktarda sodyum (5mg) ile potasyumdur (116mg). Bunun dışında mikro besin yoktur. Ancak; kahvenize ne eklediğinize göre, besin değerleri de değişmektedir. 

Örneğin; kahvenize iki yemek kaşığı krema eklerseniz; kahvenize 100 kalori eklemiş olursunuz ve bu da yaklaşık 11 gram yağ eklemek demektir. Bir kaşık şeker eklerseniz; kaşık başına kalori miktarını yaklaşık 20 kalori kadar arttırırsınız. 

Tüketmeniz gereken kahve miktarını göz önüne alırken; önerilen genel bilgilere uyulması tavsiye edilir ancak; yarış öncesi kalori miktarı, kahve dozu arttırılarak sağlanabilir. 

Mümkünse, koşudan önce önerilen kahve çeşidi, sade kahvedir. Süt ürününü ortadan kaldırırsanız; mide rahatsızlığı ihtimalinizi de azaltmış olursunuz. Ayrıca bu şekilde, yağ ve kalori içeriğini de azaltmış olursunuz. Böylece, kahvenize süt eklemediğinizde; kalori miktarını ve doymuş yağ alımınızı düşük tutmaya ve kilo kontrolüne yardımcı olmuş olursunuz. 

Son olarak; bir yarıştan önce veya yarış sırasında, eğer daha önce deneyimlemediyseniz; kahve içmeniz ya da kafein almanız önerilmiyor. Herhangi bir olumsuz etkisine maruz kalmamak için; kahve tüketimini ya da kafein alımını, uzun koşularınızdan önce ve zor egzersizleriniz sırasında; yarış gününden çok daha önce denemelisiniz deniyor. Çok fazla kafein alarak, yarışa katkı sağlayacağınızı düşünebilirsiniz ancak; bunu daha önce hiç denemeden yarış günü risk alarak gerçekleştirirseniz; yarışınızı sabote etme ihtimaliniz artacaktır.

Haziran 16, 2020

Milano Kahve Dükkanları


Dünyanın çeşitli ülkelerinden ve şehirlerinden en iyi kahve dükkanlarını derlediğimiz yazı dizimizde; bu sefer kuzey İtalya’da, Lombardiya bölgesinde bulunan Milano kahve dükkanları var. 

Şehirlerin en iyi kahve dükkanlarını derlerken, genelde bağımsız kahve dükkanlarına ağırlık veriyoruz. Ancak; bu sefer listede 2018 senesinde, Milano’da açılan Starbuks da bulunmakta. 

Kahvenin; köklü bir geleneğe ve geçmişe sahip, yerel ve bağımsız kahve dükkanlarının baskın olduğu İtalya’da; büyük bir Amerikan kahve zincirinin mağazasının olmasını ilk anda garipseyebiliriz. Ancak; “Starbuks Reserve” mekanı oldukça muhteşem görünüyor.

Efsanevi kahvelerin evi olan Milano’da; şehrin her köşesinde zengin ve kıvamlı espressolar bulmak mümkün. Barlarda ayakta durarak içeceğiniz kahvelerle birlikte, lezzetli kruvasanlar da size eşlik edecektir. 

Şimdi gelin hep birlikte, Milano’da en iyi kahveyi nereden alabileceğimizi keşfedip; şehirdeki en keyifli kahve dükkanlarının hangileri olduğuna birlikte göz atalım.


1)Bar Luce

Film yönetmeni Wes Anderson tarafından tasarlanan bu inanılmaz şık kahve dükkanı, sanat ve kültür kompleksi olan Fondazione Prada’nın içerisinde oldukça gösterişli duruyor. Pastel renkli mobilyalar ve 1950ler ile 1960’ların yaşam tarzını yansıtan, şehirdeki en havalı kahve dükkanlarından biri. Ayrıca tabiki kahvenin kendisi de oldukça harika.

2)Milano Roastery

Bu yeni “Starbuks Reserve” mekanı oldukça ihtişamlı. İleri görüşlü olması ve kahveye gösterdiği saygı ile; Avrupa’nın en iyi kahve dükkanlarından biri olarak yerini almış durumda. Mekanın içerisinde, gelen müşteriler; kahvenin hazırlanma aşamaları olan; kavrulma, demleme gibi aşamalarını da bir sınırlama olmadan görebiliyorlar. 

3)Orso Nero

Milano’daki bu güzel ve bağımsız özel kahve dükkanı, tek kökenli (single origin) Espresso ve filtre kahvelerin menülerinde olduğu bir mekandır. Ayrıca, inanılmaz iyi soğuk kahveleri vardır.

*single origin: Kahvenin; bir ülkenin belli bir yöresinden geldiği veya tek bir üreticiden geldiğini ifade etmek için kullanılır.

4)Taglio

Bir kahve dükkanından daha fazlasıdır çünkü; restoran, bar ve cafe karışımı şeklinde bir görünüme sahiptir. Güne burada bir Espresso ile başlayıp; sonrasında bir kokteyl denemek için tekrar uğrayabilirsiniz. Çünkü lezzetli kahvelerinin yanında, kokteylleri ile ünlü.

5)Cofficina

Burası, İtalyan Özel Kahve Hareketini temsil eden yerlerden biriymiş. Sunulmasını arzu ettiğimiz kahvelerle ilgili oldukça net bir vizyona sahipler. Burada; taze seçilmiş çekirdekler, ufacık bir lezzetin bile tadılabilmesi için özenle kavruluyor.

6)Camparino Bar in Galleria

Burası simgeleşmiş bir cafe ve bardır. 1915'den beri, Milano’nun önemli bir parçası olmuş ve hala turistler ve yerli halk için ideal olma özelliğini sürdürüyor. Muhteşem mimarisi ve tarihi dokusuyla; sabahları burada kahve içerek güne başlamak, günün kalan kısmını e
n iyi şekilde devam edebileceğiniz anlamına geliyor.

7)Moleskine Cafe

Buranın bir parçası kahve, bir parçası sanat galerisi ve bir parçası da dükkan. Daha fazla kişisel alan isteyenler için; küçük masalar hem bar alanında hem de sessiz olan asma kattaki salon kısmında mevcut. 
Haziran 16, 2020

Kahve Yasakları

Kahvesiz bir dünya düşünün. Günümüz için zor; değil mi?

Her köşede kahve dükkanları, ofiste makineler, sıcak bir fincan latte etrafında dönen sohbetler... Ellerinde karton bardakta kahveyle işe gidip gelen insanlar… Kahve, çoktandır kaçınılmaz bir içecek yaşamımızda.

Fakat, kahve; tarihte her zaman bu kadar da sevilen bir içecek değildi. Çoğu zaman kötülüğün ve günahın kökü; hatta bir ayaklanmanın nedeni gibi kabul edilmiş ve bir çok kez buna benzer nedenlerle yasaklanmış.

Peki kahveyi tarihte yasaklayanlar kim idi? Neden? Ve Nerede?

Kaldi’nin Rahipleri

Kahvenin keşfi hakkındaki bazı mitler bile içerisinde kahveye karşı korku ve güvensizlik barındıran mitlerdir.

Kaldi, kahve fasülyelerini keşfettiği tepeden döndükten sonra; onları yerel bir rahibe sunmuş. Rahip ise, bu kahve fasülyelerinin kötü olduğunu düşünüp; hepsini ateşe atarak yakmış.

Ancak rahibin bu hareketi sonucunda; ilk kavrulmuş kahve çekirdeğinin çekici aroması ortaya çıkmış. Bu nedenle, efsaneye göre; rahiplerin, kahve çekirdeklerinin şeytandan uzak, Tanrı’nın bir armağanı olduğuna karar vermesi; çok da uzun sürmemiş.

Yine de tarih boyunca görüyoruz ki; kahve, bu efsanelerin kökenine dayanan korku ve şüpheyi hiç bir zaman tamamen ortadan kaldıramamış.

Sultan IV. Murad

Orta Doğu’da Türk kahvesi olarak bilinen kahvenin öyküsü oldukça uzun ve etkileyicidir. Buna rağmen; yüzlerce yıllık kahve tüketimi arasında, kahvenin keskin bir şekilde yasaklandığı 7 karanlık yıl bulunuyor. 

İslam’ın bazı yorumlarında, kahvenin; sarhoş edici etkisi ele alınır ve İslam kurallarınca bu nedenle yasak olduğu iddia edilmiştir.

1633 yılında, Konstantinopolis’te Sultan IV. Murad, tüm kahvehaneleri kapatarak; alkolü, tütünü ve kahveyi yasaklamıştır. Bu üç maddeden herhangi birini tüketirken yakalananlara verilen ceza ise; ölüm olmuştur.

İlginçtir ki, kahve; yasaklandığı sıralarda; Konstantinopolis’te bir yüzyıldan fazla süredir popülerdi. Ve IV. Murad’ın kararnamesi; kahvenin şehirdeki popülerliğinin artışı ile kahvehanelerin sayısındaki artışla aynı zamana denk gelmişti.

Ölüm cezası tehdidi gündemdeyken bile; kahve, gücünü inatla korudu. Özellikle; bu dönemde, erkekler gizli bir şekilde kahve dükkanlarında buluşarak; sohbet edip, kahve yudumlamaya devam ettiler.

IV. Murad’ın, 1640’daki ölümünün ardından ise, yasak; teknik olarak kitaplarda hala yasak olarak kalmaya devam etmiş. Fakat uygulanması nadiren mecburi görülmüş. Çünkü, kısmen; İmparatorluk için ekonomik açıdan; kahve ticareti oldukça avantajlıymış.

İngiltere’de Kadınlar

Tarihteki en eski kahve dükkanları bir çok açıdan çoğunlukla barları andırıyormuş ve halka açık bir buluşma alanı sağlıyormuş. Bu süre zarfında; İngiltere’deki genel siyasi iklim, bu egzotik ve uyarıcı içeceğe karşı olan endişelerle birleşerek; kahve dükkanları, patronları ve müşterileri etrafında genel bir şüpheciliği yaratmış.

1674’de, “The Women’s Petition Against Coffee” adlı broşürde; kadınların kahveye karşı oldukları bir takım açıklamalar ile, çok kahve içen eşleri hakkındaki şikayetlerini anlatan bir yazı yayınlanmış. Ancak; daha sonraları, bunun muhtemelen erkekler tarafından kaleme alınan bir hiciv eseri olduğu anlaşılmış.

Burada hiciv ile ilgili olarak altı çizilen önemli nokta; eğer gerçeği yansıtmıyorsa, işe yaramıyor olduğuyla ilgili bakış açısıdır. Bu yayınlanan gerçek bir şikayet bildirisi olmayabilir; ancak yine de, bu hiciv ile birlikte, yeni bir içecek olan kahvenin, sosyal ve politik etkileri ile ilgili yaygın bir endişe duyulduğu anlaşılmaktadır.

İsveç Kralı I. Frederick

İskandinav’lar, dünyadaki herhangi bir yerin sakinlerinden çok daha fazla kahve tüketmektedirler. Ancak bu gerçek, tarihte onlar için her zaman, kahve içmenin kolay olduğu anlamına gelmiyor.

Kahve, İsveç’te ilk kez tanıtıldığında, ülkedeki insanlar bunun için çıldırmış. Fakat, Kral I. Frederick kesinlikle kahvenin bir hayranı değilmiş. 1746’da, kahve tüketimini ulusal anlamda kısıtlamak için kahveye ağır bir vergi uygulama girişiminde bulunmuş. Bu nedenle, şaşırtıcı olmayacak şekilde, kahve için yeni bir kara borsa alanı doğmuş. Sonuçta bu durumun artmasıyla, hükümet yetkilileri; 1756’daki tam bir yasaklama yürürlülüğe girmeden önce; kahve demleme ekipmanlarına el koymuş ve kahve içicilerini para cezasına çarptırmış.

Bir sonraki yüzyılın büyük bir bölümünde ise, İsveç; tamamen kahve üzerindeki yasaklar ve ağır vergilendirmeler arasında gidip gelmiş. Ve kahve hakkındaki son yaptırım ise 1823 yılına kadar yürürlülükte kalmış. 

Tabi tarihten süregelen ciddi bir değişim gerçekleşmiş çünkü bugün İsveç; gelişen ve özgün bir kahve kültürüne ev sahipliği yapmakta. Hatta 2015 senesinde, SCAE’nın (Speciality Coffee Association of Europe) “World of Coffee” etkinliği burada yapılmıştır. Sonuçta İsveç, kahve konusunda dünyadaki merkezlerden biri haline gelmiş olan; nadir ülkelerdendir.

Cinsiyetçi Kahve Yasakları

Bir anlığına kahve yasaklarının coğrafi bölgeler üzerinden ele alınmasının dışına çıkalım ve bazen bu yasaklarda önemli olan şeyin; yer ve bölge olmadığını düşünelim. Çünkü, kahve yasağı; zaman zaman sizin kim olduğunuzla ilgili olarak uygulanmış bir yasaktır.

Konstantinopolis, İngiltere, İsveç… bu yerlerin her bir örneğinde, kahve tüketiminin halka açık alanlarda yasaklı olduğu yıllarda; sadece erkekler için kahve tüketimi mümkündü. Buna ek olarak; ırk ve sınıf farklılıkları gibi etmenler; vatandaşların, kahve yaşamına katılmalarına izin verilmesinin önceliklerindendi.

Örneğin; kadınların bir çok neden öne sürülerek, kahve içmeleri yasaklanmış. Bu yasak genel olarak; erkeklerin bulunduğu halka açık yerlerde, sarhoş edici bir içeceği içmelerinin uygunsuz olacağı görüşüyle ilgiliymiş.

Kahvehaneler ise kadınlar için, potansiyel olarak kötü ve tehlikeli yerler olarak görülmüş. Bunun böyle düşünülmesinin esas nedeni ise; kadınların evde bira yapımında öncü olmasından kaynaklıymış.

Ek olarak; kahvenin olası sağlık sonuçlarının kadınlar için daha tehlikeli olduğu düşünülüyormuş. 

Bu Kahve Yasakları Neden?

Tüm bu kahve kısıtlamaları ve yasaklarının arkasındaki esas nedenler nelerdir?
Sağlık açısından bir çok zararlı etkisiyle ilgili çeşitli tartışmalar olmasına rağmen; görülüyor ki bu yasaklar sadece içeceğin kendisiyle ilgili değil. Tıpkı İsveçte olduğu gibi; işçilerin üretkenliğini düşürdüğünün düşünülmesi ve yukarıda saydığımız bir çok etken esas nedenlerden.

Ve belki de tam olarak bunlar da değil...

Gerçek sorun; kahve dükkanlarında bulunan sosyal bir güç idi. Tıpkı, İtalya’da 2. Dünya savaşından sonra, kahve dükkanlarındaki sosyal dayanışma örnekleri gibi; tarihte de kahve dükkanlarındaki sosyal güçten korkularak, kahveye yönelik çeşitli bahanelerle yasaklar konuldu.

Kahve dükkanları; isyan ve anti-otoriter düşüncelerin filizlenip, mayalanabileceği yerler olarak görüldü. Mevcut otoriteler; insanların bu yerlerde, bu egzotik içeceğin sarhoş edici etkisiyle, plan ve komplo kurabilmeye teşvik edileceğini düşündüler. Çoğu tarihi kahve yasakları; insanlara laik ve kontrolsüz bir toplantı yeri verilirse; vatandaşların potansiyel olarak yapabileceklerinden korkan devlet anlayışı nedeniyle konulmuştur. Buna ek olarak; marjinal grupların artan bağımsızlık istekleri de bu korkuya eklenmiştir.

Zamanla, bu yasaklar; evde yapılan kahve tüketimini arttırmış ve büyük oranda kamusal alandan kahveyi uzaklaştırmış. Bu şekilde, o dönemdeki yönetimler; kendiliğinden, kahveyi çok daha az zararlı ve tehdit edici bir hale getirmiştir.

Günümüzde ise; kahve hala sadece bir içecek olmakla kalmıyor. Sosyal bir çevreyle bütünleşmeyi sağlıyor. Özellikle de ortamı; çalışmaya, kitap okumaya uygun, bir çok kahve dükkanı ile karşılaşıyoruz. Kahve dükkanlarında oturup; müzik dinlemek ya da dinlenmek, bugünün beyaz yakalıları, home office çalışanları ve bir çoğumuz için birer sosyalleşme alanı ve nedeni haline gelmiştir.

Bu keyifli sosyalleşme alanlarının; farklı ülke ve kültürlerde, farklı sosyalleşme alanlarına ev sahipliği yaptığını görebiliyoruz. Bunlardan, özellikle İtalya’da; öğle saati ayak üstü içilen kahveyle, mutlaka sohbet edilen bir çevrenin içine girilir kahve barlarında. Ya da hala, askıda kahve ile sosyal bir dayanışmayı sürdüren kahve dükkanlarını bulabilirsiniz; İtalya'da.

Tarihte her ne kadar, her zaman sevilen bir içecek olmadığını öğrenmiş olsak da; tıpkı alkol ve tütün gibi yasaklanmaya devam etmiş olmasına rağmen, günümüzde kahveyi sevmeyen; az insan vardır. Ve ne güzeldir ki; yasaklarlar her zaman özgürleşmeye gebedir.

Popüler Yayınlar